Oytun’u beş yıl önce tanıdım. Face’de bir kitap sayfası paylaşıyordu. Kitaba bu kadar ilgi duyan bir genç olduğunu hissettiğim için okuma grubuna davet ettim. Tanımadığım için, sanaldan yazışmalarıma da ters cevap verdiğinden endişeliydim. Yılmadım, birkaç kez yazarak anlamaya çalıştım. Sonra kaza geçirdiğini ve yalnız buluşmaya gelmesinin zor olduğunu söyledi. Babası getirdi onu, Kafka Kafenin merdivenlerini bilenler bilir. Ona yardım etmek istiyordum, karşımda bir delikanlı vardı. Hissediyordum sadece, o adım attığında atmayı öğrendim. İki kat çıktık birlikte. Gruptaki diğer arkadaşlarla tanıştı. O günkü kitap hangisiydi hatırlamıyorum. Oytun’un hikâyesi o kadar gerçekti ki.
On dokuzun da bir trafik kazası geçirmişti. Dokuz ay komada kalmış, doktorlar yaşamaz demişler onun için. Bu koma hali, kolunda ve bacağındaki rahatsızlık vücudunu kullanamaması onun ruhunu ’da etkilemişti. Anlatırken söyledikleri çok ilginçti. Yatağında yatarken okuduğu Kinyas ve Kayra onu hayata bağlamış. Kitapları öyle tanıdım ve sevdim diyordu. Bizim okuma grubunun yaş ortalaması ve seçtiğimiz kitaplar onun için ağırdı. Ayağındaki rahatsızlıktan yürümekte zorlanmasına rağmen her buluşmaya gelemese de arada katılıyordu. Bu arada sağlığına kavuşmak için sayısız ameliyat geçirdi Oytun. Biz Kinyas ve Kayrayı onun sayesinde okuduk. Kötülüğe uzaktan bakmak diye bir sözcüğümüz oldu. Kitabın kapağını beğenmediği için okumayan bir üyemizde vardı. Genç yazarların ve genç okurların tercihleriyle okunacak ne çok şeyin olduğunun ve paylaşmanın zevkine vardık. Grupların ve okuma zevkinin ülkemdeki ortalamasını izledim. Okuma gruplarına katılan, ayrılan yüzlerce okur tanıdım. Değişik meslek gruplarından ve yaşlardan. Okumanın ne olduğunu ve olmadığını da. Oytun bunlar içinden biri sadece. Okuluna devam etti. Bitirip geldi. Bir bankada çalışıyor, sağlığı iyi. Yalnızlıktan şikâyetçi sadece, gençler için bir okuma grubu kurmak istiyor.