Pamuğun son romanı hakkında çok şey söylenildi. Söyleşiye katılıp kendi açıklamalarını da dinledim.
Yazar bir dönem romanını çok farklı teknikler kullanarak yazmış. Kendisi için roman sanatının içerikten çok biçimin önemli olduğuna dikkat çekiyor. Kullandığı tekniklerin kaçıncı sayfada yapılırsa, okuyucuyu romanın içine çekeceği, kaçıncı da diğer tekniğe geçmenin okuru sayfaların arasında kalmaya ikna edeceği ve aralarda ki anlatıların roman sanatı açısından faydası. Roman sanatının dilimize olan faydası hakkında görüşleri ilginçti. Dilimize yerleşen çok daha değişik cümleler kurabiliyoruz. Bu kullandığımız cümle ile anlamı oluşturacak kişi arasındaki fark işte önemli olan bu.
Zira okumak, bir anlamda kendi ruhunu okumaktır. Romanı bir cümleye indirgemek gerekirse bir dönemin ince hatlarla çizilmiş müzesi diyebilirim. İçinde bulunduğum bir dönemde farklı tepelerdeki gerçekleri sadece bir haber olarak dinleyip ne kadar masum bir yaşam sürdüğümü düşündüm. Şehrin değişimiyle insanların değişimini yakalayamadığımı bilincindeydim. Ama yine de onlarla farklı kayaçlarda yol alırken değiştiğimin bilincinde olmam gerekiyor. Tüm bunlara rağmen bu farkın dalık la yaşamak, içimi acıtsa da ben karınca misaliyim. Orda bir köy var uzakta şarkısı çalıyor kulağımda.
Roman sanatının ilk cümlesiyle son cümlesi arasındaki önemden bahsedip, Masumiyet Müzesindeki farkı eleştirmenlerin fark etmesini isterdim ifadesi ilginçti. Kafasındaki tuhaflığa veriyorum. Kurgu bir metnin ortasındaki bir cümleyi sallayarak dolaşanların boy gösterdiği bu tuhaf ülkede. Edebiyat Dünyasının ortasına müze kurmak yetmiyor. Bir Orhan Abisi daha var bu ülkenin demek istiyorum. Mütevazi olmayı öğrendiğini söylüyor. Uygulaması için; yaratıcı yazar adaylarının Pamuk Akademisine ihtiyacı var. Roussenın saatleri ayarlarken yaptığı yanlışı düzeltmesi belki de. Kayaçların sonra bilginin kararttığı bir dünyada kalakalmanın, ya da sayfaların arasına hapsolmanın ne demek olduğunu hatırlatmak mı? Ben yaşayan yazarları severim, kafamdaki hangi tuhaflıksa yansıyan bir şey öyle güçlü ki.
Yürürken yazamadığım bir çağda, bilgisayarın başında kendi kendime ben bu alemde okumayı çok sevdim demek…..
Nurten Yurt
0 yorum :