Katilim ben evet katilim dayanamıyorum artık. İtirafım çektiğim vicdan azabını hafifletir mi? Bilmiyorum. Öyle çok masumu katlettim ki, üstelik hiçbir suçları yokken umut verdim onlara. Yaşayacaklarına inanıyorlardı, iyi ya da kötü bir hayatları olacaktı. Çoğalacaklardı, ünlü olacaktı belki birileri, hastalığı, aşkı, tadacaklardı, çocukları, karıları, düşmanları olacaktı. Bana ihtiyaçları olmadan hayatlarına sürekli başka hayatları katarak var olacaklardı. Ben izin vermedim hiç birine katlettim onları.
Pembe vardı, on yedisinde çeliğe su yürümüş taze fidan nasıl buluşurdu sevdalısıyla meşelikte. Dur evet sevdalısı neydi adı? Salim miydi? Unutuyordu artık hafızası bile siliyordu vicdanının ağırlığından. Unutursa hafifler miydi yüreği? Ne güzel oynaşırlardı iki genç sevdalı, kıskanırdı Salim Pembeyi kendi gözünden bile. Yeşil çimenler ezilirdi iki aşığın bedeniyle, ne vardı kıyacak onlara? Yaşasalardı, evlenirlerdi belki, çocukları olurdu. En fazla aldatırdı, Salim Pembeyi, ya da diğer oğlana kaçardı Pembe. Hiç acımadan katletmişti onları.
Suzan vardı, assolist eskisi. Sahneleri anlatırdı ona, gençliğini, parıltılı ışıkların aydınlatmadığı kuytu köşelerin hikâyelerini. Aşklarını, bedenindeki kurşun ve bıçak yaralarını izlerlerdi. Onu da yok etmişti.
Zülfikarla Zülfiyar ikizlerim ne de çok sevmiştim onları, Sedefli boy aynasının dökülen sedefleri gibi sabun köpükleri arasında akıp gittiler kanalizasyona.