Çağrılmadan geliriz, ama konuşmak ve anlaşamamak
ve bir an bile kavuşamayan ellerimiz, yıkmakta bunca şeyi;
kalıcı değiliz, ilk adımlarımızı korkutur yabancı işaretler,
bir çarpı işareti parçalar bakışmaları, istenen, yalnızlıklarda eriyip gitmemiz.
Şarkı söylüyoruz, ezgi yüreğimizde,
Oradan çıkabildiği hiç duyulmamış,
Yalnız arada bilenlere rastlanırmış;
Tutan olmamıştı bizi, kalalım diye.
Duyuyoruz. Paydos artık ağırdan yürümeye.
İşin sonu da kalmayacak yoksa, ve çeviriyoruz gözlerimizi Tanrıya;
Alın terimizin karşılığıdır ayrılık!
*Ingeborg Bachmann (Çeviri: Ahmet Cemal)
Yanlızlıklarda eriyip gitmek kalabalıklarda çoğalmak mıydı gerçekten?
ve uçsuz bucaksız bir sahil kenarında kalakalmak. Dalgalara atlayıp tuzlu sularla boğuşmak,
engine doğru bilinmeyene kulaç atmak.
Emeğimizin karşılığını beklemek uğruna kaybolmak, oysa verdikçe değil miydi çoğalmak?
çoğalmanın tuhaf bir yanı yalnızlaşmak
Bilinmeyene uyanmak, anormallerle tuhaflaşmak normalleşmeye çalışmak.
Nefes almanın farklı türleriyle tanışmak, bulaşmamak uğruna başkalaşmak.
Kaldığın yerde didiklenip durmak, kendi kendinle hesaplaşıp başkalarıyla kaynaşmak sahi neydi yaşamak?
Nefes almak uğruna akan her saliseyle bir diğeri arasında kalışlanmak
An'da olmak olanı hakkıyla soluklamak....
Nurten Yurt
(Pandemi'de yazı çalışmalarından)