Mürekkep Yürekler Kitap klübü'nün Temmuz ayı kitabı, Trendeki Kız adlı polisiye romanı idi. Gün ve tarih uyunca kitabın paylaşımına katıldım. Kitap çok satanlar listesinde yer aldığından pek önemsenmeyecek bir kitap gibi görünse de tavsiyem özellikle şu an kurgu gerçek arasında takılıp kalmış zihinsel sorunları olanları yaşam sorgulaması olarak derinden sarsacak bir roman.
Paula Hawkins'in ilk kurgu romanı, Onbeş yıllık gazeteciliği yazarlığına yansımış. Zamanı ve zamanın şekillendirdiği hayatları üç kadın ve üç erkeğin yaşamını bilinç akışı tekniği kullanarak, zamanda geri dönüşümlerle, anlatıyor. Okura verdiği ipuçları ve leitmotifler romanı oldukça sürükleyici bir hale getiriyor.
“Her gün önünden geçtiğimiz evlerde aslında neler oluyor?”
“Hepimiz birer seyirciyiz. Tren yolcuları dünyanın her yerinde aynıdır. Her sabah ve her akşam o trene biner, gazete okur ya da müzik dinleriz, aynı sokaklara aylakça bakarız ve ara sıra bir yabancının hayatından kesitler yakalar, daha iyi görebilmek için kafamızı uzatırız.”
“Euston’a girmeden yaklaşık beş yüz metre önce, vagonun sağ tarafında pis, alçak, betondan bir bina vardı. Üstüne biri resimli bir şekilde: HAYAT BİR PARAGRAF DEĞİLDİR, diye yazmıştı. Hayat bir paragraf değildir ve ölüm de bir parantez.”
Okur olmanın verdiği zevki paylaşımlarla çoğaltan dostlarla olmak güzel. Paula Hawkins'in kitabının sayfaları arasında yol almanın verdiği heyecanı bilgi ve yazarın yazım tekniklerini incelemek pekiştirmek de bir o kadar zevkli.
Nurten Yurt