Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan, dallarla, budaklarla bir
Aynı maviliklerden geçmiştir.
İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken?
Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan, dallarla, budaklarla bir
Aynı maviliklerden geçmiştir.
İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken?
Gözlerine müzik olmak istiyorum kapat ve dinle. Karanlık
zor zamanlar ruhum yorgun cama vuran yağmur,Gözlerimde müzik yerine stop lambalarının hüznü, akmayan trafik, yapma acıyor gözlerim. Stop lambalarının kırmızısına dayanamıyor kapanıyor. Ruhumun müziği silinip yerini çalan şarkıya bırakıyor. Deniz, dalga, martılar, şehrin uğultusu, zamanın vurgusu susuyor. Huzur ve sıcaklık. Nasıl bir büyü bu?
Tuhaf bir yerdeyim işte. Yuvamda, neresi bilemediğim sadece hissettiğim. Bir şarkı böylesine etkiler mi insanı? Hiç mi geçmedi yıllar ilk dinlediğimden bu yana geçen bir ömrün yarısı kadar. Nasıl duyuluyor bu güven huzur? Duyan kulaklarım da hisseden ruhum. Bu müziği dinlediğim an evimdeyim. Ben bilmediğim bir yerde bilmediğim zamanın içinde seninleyim. Sıcaklığı sarıyor müziğin, gözlerimde stop lambalarının kırmızısı yerine notaların ışıltısı ile nisyanda.
Nurten Yurt
(Pandemi de yazı çalışmalarından)
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Elim ayağım
Kimi kâğıtlar Aydınlığa tutsanız Çizgi, resim, bir şekil. Ya da gizli mürekkeple yazılmış
Boş görünen sayfa
Okunur ısıya yaklaştırınca
Kimi şiirler
Okunur arkasında
Kendi ateşiniz varsa.Behçet Necatigil
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.
MURATHAN MUNGAN
Billur kadehteki tınıyla fısıldadı. Sevmek bu mu şimdi? Gözlerine dalmak, onların içinde boğulmak, zamanın durması, nefesini dinlemek, akıp gitmek. Sende ölmek bu mu sevmek? Varlığımın yokluğu, tende birleşmek sevmek bu mu gerçekten? Geçmiş zamanların lanetimi yoksa? Böyle anlattı tüm aşıklar yok etti kendini sevdiğinde, onun yolunda, uğrunda. Varlığı onunla birleşti diye mi sevmek?
Gülünç muamma bu onlar böyle yaşadılar, böyle duyumsadılar diye mi bizde onları taklit ediyoruz? Sevginin tarifini yeniden yazalım. Başka bir şey belki de sevmek, onu yeniden icat etmek gerek. Soyumuzu kurtaracak bir kaşif gerek. Yeni bir insanlık yeşerecek belki başka türlü sevecek. Sevmek sevdiğini yemek, yedikten sonra öğütmek, tüketmek değil. İcat edin ne bileyim yeni bir şeyler üretin. Sevginin tarifini güncelleyin. Öyle yok olup gitmeyin, ey insanoğlu sahi neydi sevmek?
Emek hayır değil işte emek değil, yemek değil. Sürgüne gönderin tüm sevgileri, gelmesinler geri. Tarifini güncelleyin şu sevginin olmadı bu yüzyılda yeniden keşfedin. İnsanoğlunun en zalim duygusu sevmek, yeniden doğsun, sevgi adına yapılan tüm zulümler son bulsun. Sahi neydi sevmek? Bir pırlanta yüzük, evlilik, paylaşım, sonrası dışlaşım. Kaybolan yılların telaşında geçen başkalaşım zamanın ve sevginin katli. Ey insanoğlu yeniden keşfedin eksilmişe bir şeyler ekleyin güncelleyin sevmeyi varoluşu değiştirin, silin o duyguyu iliklerinizden.
Yeniden keşfedin farklılığı, yabanıllığı, vahşi arzuların dinginliği, saf masum varoluşu doğanın sonsuzluğunu. Soğuk donmuş bozkırları, taşı, toprağı, çorağı, kıtaları. Denizi, dalgayı, mercanı, tarağı, bırakın siz ataları yeniden keşfedin vatanı. Almayı değil vermeyi, karşılıksız ,hesapsız, sorgusuz, sualsiz ekleyin eksiltmeyin. Ne bileyim işte bir şeyler yapın, adını değiştirin demeyin sevgi sevinmesin gizli gizli. Yeniden deneyin keşfedin.
Nurten Yurt
Vicdanı rahattı. Derin bir nefes alıp küreklere asıldı. Anlatmıştı her şeyi, dalgalar pek
Hiç kimse biraz evvel dalgalara ceset bırakmış bir katil diyemezdi ona. Gerekeni yapmıştı, ömür boyunca azap duyacağına, bir canı katletmiş. Azabı ortadan kaldırmıştı. Rahattı artık. Motorun sesi üstüne üstüne gelince bir an ürperir gibi oldu. Sadece bir an.
Sonra yine kendini o anın rehavetine bıraktı. Küreklere asıldı, deniz yol verdi ışıldayarak dalgaların şavkı gözbebeklerinde ışıldadı. Sahilden gelen müziğin sesi dalgaların kürekle oynaşmasına katıldı. İyotun kokusuna yanık odun kokusu eşlik etti derin derin soludu. Şimşek mi çakmıştı? Bu havada olmazdı ki. Birazdan kıyı ya çıkacak eve gidecekti. Küveti doldurup içine girecek, şarap buz kovasında onu bekliyordu. Şöminenin alevlerini seyrederek rahatlayacaktı. Peynir tabağına uzanacaktı, midesindeki ekşimeyle birlikte diğer şimşekler çakmaya başladı.
Denizin dalgaları, kıyıdaki müziğin şiddetiyle artmıştı sanki. Oysa çok az kalmıştı. Kürekler ağırlaştı, deniz koyulaştı ışıltısını kaydedip zifire kesti. Rüzgar savurdu iyotlu tuzu yüzüne. Gözleri acıdı, yandı. Yaşlar boşandı. Küreklere asıldı, az kalmıştı, kıyı yakındı. Deniz kudurdu, çakan şimşeklerin aydınlatamadığı bir karanlıkla kalakaldı. Küreklere asıldı, balçığa saplanmış kalakalmıştı. Ufka baktı, karanlıktı. Kıyı uzaklaşmış, ışıklar kaybolmuştu.
Nurten Yurt