Thyke 12'nin toplantısına gitmek için otobüse bindiğimde, kalabalıktan tutunacak bir yer bulamadım. Yaşlı bir amca beni fark edip arkamdaki bir yere tutunabileceğimi söyledi. Döndüğümde biraz ileride oturan adamın kitap okuduğunu gördüm. Okuduğu kitabın biraz sonra tartışacağımız kitap olduğunu görünce şaşırdım. Adamın müzik aleti kutusunu gördüğümdeyse yok artık dedim, çaldığı aletin ne olduğunu,bir köpeği olup olmadığını öğrenmek için çılgınca bir merak duydum. Bu arada eflatun renkli zarfları alma işini bu güne bıraktığım için kendime kızdım. Kitabın tam ortasındaydı ve ineceğim sırada eflatun bir zarfı ona bırakmamın, kitabın o bölümüne geldiğinde suratını ne hale getireceğini düşündüm. Tüm bunlar olurken suratımın hali neydi bilmiyorum ama adam bana baktığında, çaldığı aletin ne olduğunu sormaya cesaret edemedim. Biraz sonra boşalan yere geçip oturdum ve yazmadıkça yazşamaya başlamanın keyfini çıkardım. Otobüsten indiğimde cesaret edip sormadıklarım için kendime kızdım.
Dilek Cafenin kırmızı suitinde Ayşe'yi buldum, Kırmızı Suit servise kapalıydı. Sehpaların üzerinde bir kaç seccade, koltuklar köşelerde, değişiklik sadece buydu. Ayakkabılarımızla girilebiliyordu, balkon tarafı açık olduğundan alt kattan görülüyordu, kapı yerine perde vardı. Yani ibadete uygunluğu tartışılırdı, kalabalıktan başka yerlerde uygun olmadığından Ayşe ile diğer arkadaşlara not bırakıp, Kafka cafeye doğru yol aldık.
Pali geldi, sonra Sevgi, diğer arkadaşımızd