Elif Şafağın son romanı ile yolculuğa çıkmak isteyenler, Saramago'nun fili değil bu bilsinler. Romanın kapağındaki resim gibi belkide, ayağında çimenlerin, gövdesinde Mimar Sinan'ın eseri, kulağında ağaçlar sırtında ise sema'yı yıldızları taşıyan bir fil.
Cihan adlı karakterin, hem filbaz, hem şakirt olup Muhteşem Yüzyıl'da ki yolculuğu. Çota'ya duyduğu sevgiyi, hem de asla ulaşamayacağı aşkı( Mihrimah Sultan Sultanı) sorgulatıyor okura. Şakirtliği ise Sinan'la diğer üç talebesiyle insanlığını vurguluyor. On iki sayısıyla doğunun efsanelerine göndermeler yapıyor, Şafak. Sınırları güzel anlatıyor Sinan, ben inşa etmeyi bilirim diyor, zamanı geldiğinde inşa ettiğini yıkmasını da. Sinan'ın eserlerini nasıl bir çalışmayla inşa ettiğini gösteriyor o yüzyılda.Zamansal olarak aynı anda işlemek istediği karakterleri zamanda oynamak suretiyle yaptığını açıklıyor, kitabın sonunda Şafak. Takıyeddin'de var rasathaneside , Kanuni, Selim, Murad, üç padişah devri yaşıyor ki, Cihanı Tac-Mahale de ulaştırdığında Elif dur bir soluklan diyesi geliyor insanın .Sindiremeden yazmak mı desem ya da çağın vebası bir kitapta her şeyi anlatmak uğruna parça pinçik olmak mı? Gerçi ilahi adalet kitabın içinde veriyor bunun cevabını da " Hasret çekenlere âşıklar denmiş,kafasında sorunlar olana da Şâkirtler. Birinciler aşk'ı öğrenirlermiş, ikinciler ise öğrenmeye âşık. "
Beğendiklerimden biri kitapta Zigetvarda Kanuni filin sırtında son nefesini verirken vasiyet eder Cihana, Şeyhülislamın Fetvaları benimle birlikte gömülmeli diye. Dua ederken ölülere düşmanı da kastederek ayrı gayrı olmadığını söyler. Papanın geçenlerde yaptığı açıklamayı düşündürdü bana ve ah dedirtti nedense. Neyse iyi okumalar herkese..
Nurten Yurt
0 yorum :