Thyke 12'nin toplantısına gitmek için otobüse bindiğimde, kalabalıktan tutunacak bir yer bulamadım. Yaşlı bir amca beni fark edip arkamdaki bir yere tutunabileceğimi söyledi. Döndüğümde biraz ileride oturan adamın kitap okuduğunu gördüm. Okuduğu kitabın biraz sonra tartışacağımız kitap olduğunu görünce şaşırdım. Adamın müzik aleti kutusunu gördüğümdeyse yok artık dedim, çaldığı aletin ne olduğunu,bir köpeği olup olmadığını öğrenmek için çılgınca bir merak duydum. Bu arada eflatun renkli zarfları alma işini bu güne bıraktığım için kendime kızdım. Kitabın tam ortasındaydı ve ineceğim sırada eflatun bir zarfı ona bırakmamın, kitabın o bölümüne geldiğinde suratını ne hale getireceğini düşündüm. Tüm bunlar olurken suratımın hali neydi bilmiyorum ama adam bana baktığında, çaldığı aletin ne olduğunu sormaya cesaret edemedim. Biraz sonra boşalan yere geçip oturdum ve yazmadıkça yazşamaya başlamanın keyfini çıkardım. Otobüsten indiğimde cesaret edip sormadıklarım için kendime kızdım.
Dilek Cafenin kırmızı suitinde Ayşe'yi buldum, Kırmızı Suit servise kapalıydı. Sehpaların üzerinde bir kaç seccade, koltuklar köşelerde, değişiklik sadece buydu. Ayakkabılarımızla girilebiliyordu, balkon tarafı açık olduğundan alt kattan görülüyordu, kapı yerine perde vardı. Yani ibadete uygunluğu tartışılırdı, kalabalıktan başka yerlerde uygun olmadığından Ayşe ile diğer arkadaşlara not bırakıp, Kafka cafeye doğru yol aldık.
Pali geldi, sonra Sevgi, diğer arkadaşımızd
an gelemeyeceği mesajı. Kitap sırası için liste yaptık Ayşe'ile aklımda kalanlarla.
İlk olarak Saramago'nun hayatı ve eserlerini anlattı Ayşe, sonra kitabı anlatmaya başladık. Yazar ülkesinden sürgün, Portekiz kilisesi tarafından afaroz edilmiş bir kalem. Pali yazarın kendisiyle olan sorununu eseriyle çözemediğini söyledi. Kitabın yazı dilinin önce garip ama alışınca aktığına karar verdik. Tüm kitaplarını böyle yazarmış, noktalama işaretlerinin sadece, . olduğu bir anlatı. Arada eflatun zarflarımızı verdim arkadaşlara ölümü sorguladık, yaşamı ve an'ı. Ölümü öldürmenin nasıl bir şey olacağını. Kahvelerimizi içtik, bir ara balkona çıktığımda İnsan Kitabevinin üzerindeki pankartı okudum " Aşk yaşamı, cinayet ölümü sıradanlıktan kurtarır" diyordu, Beyoğlunun En Güzel Abisi. Tezat ve hayat..
Bu sıralar ülkemin sınırları içinde ölümün olmadığı bir güne uyanırsanız şaşırmayın. Bilin ki O sabahın gecesi bir mucize eseri otobüste karşılaştığım viyolonselci ile karşılaşmış ve Bach'ın altı numaralı suitini dinlerken Prelüd bölümünün bir yerlerinde takılmamışsa, eflatun zarfı yakmış olacağım..
0 yorum :