Yazşamak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Images

Gölge



Bütün sayfaların sözcükleri dökülmüştü. Boş boş ona bakıyorlardı. Boşluğun içindeki anlamsızlığı onun doldurması gerekiyordu. Uzun uzun baktı, dolduramıyordu. Ne zaman boşalmıştı bu kadar? Bir türlü kurgulayamıyordu hayatını. Kurguladıklarından duyduğu memnuniyetsizlik, içini de boşaltmıştı.

Boş sayfaların boşluğunda kaybolup gitmişti. Dolu sayfalarını yokladığında hiç bir şey ifade etmiyordu. Bu boşluğa hangi doluluktan çıkmıştı, onu bile hatırlamıyordu. O kadar aptallık kurgulamıştı ki artık kurgulamaktan yorgundu. O boşluk önünde öylece uzanıyordu. bir türlü uzanıp boşluğu doldurmak içinden gelmiyordu.

İnsanların içine girdiğinde duyduğu yalnızlık onu büsbütün yok ediyordu. Yoktu ya zaten uzun süredir biliyordu. Şimdi durup dururken nereden çıkmıştı, bu kendini arayış. Bir başkasında kaybolup gitmişdi. O sayfaların karakterlerinde, satırların arasında, sözcüklerin peşinde, kurulan cümlenin noktasında yitmişti. Ne istiyordu? Bir ses, bir nefes, sesli bir sözcük, sıcak bir dokunuş.

Fazlası vardı istediğinde de ona ulaşmıyordu. Hissedemiyordu.

Yitip gitmişti, yiten zaman içinde.
 Gökyüzüne baktı, bulutlara, bulutların ardından sızan güneşe, döndü yerde uzanan gölgesine. O dönünce gölge döndü kayboldu. 

Nurten Yurt 
Images

Aşk

 
Aşkın en saf hali diye başladı söze. Saf hali ne ki? Gel gör dedi üfledi. O üfledikçe bir nur peydah oldu, girdi gönlüme. Sesin böylesini duymamıştı kulaklarım. Öyleki sessizliğin içinden yayılıp bütün hücrelerimi kapladı. Hücrelerimi kaplamakla kalmayıp ruhumun içinde tıkanıp kalmış, ne varsa yıkayıp götürdü. O an kalbimin hafiflediğini nefesimin sakinlediğini bedenimin ötesini farkettim. Ben ben değildim başka bir şeydim, hissetmenin ötesi varlığın hafifliğini duyumsadım.

Üflemeyi bilmek gerek dedi, yüreğinle üflediğinde çıkardığın ses Aşk.

Duyduğun kamışın toprak altında kalmışlığının, güneşle boy almışlığının, rüzgara karşı duruşu, zamanı geldiğinde kendinden vazgeçip kuruyuşu ve yüreğiyle üflemeyi bilen dudaklara varışı vardır.

Yüreğimin atışını kulaklarımda hissetmekle kalmayıp, tüm hücrelerime yayılışını farkettim.

Saflığın ağırlığını ve bir o kadar hafifliğini işte o zaman yokluğumu ve yokluktaki varlığımı.

Aşkla varoldum, Aşkla yok oldum.

Nurten Yurt
Images

Küççük Prens

 

Capitolün orta yerinde sayfalarına rastladım. Yüzyıl mı olmuştu gerçekten? Bir asır ne çok şeyi değiştirmişti. Yürüyen merdivenleri çıkarken yazdıkların nasıl da ışık tutuyordu zamana. Sayfalar ışıklı ekranlara dönmüştü artık. Çocukların hayallleri şablon olup belirlenmiş kalıplara yerleşmişlerdi.

Enstein ah einstein yüzyılın, buluşu ile insanlığa neler yapmıştın? Bilebilir miydi? Önleyebilirmiydik? Değişmeyen tek şey değişim deyip dönüşüyorduk bilinmeyen bir şeylere. Ya bu çocuklara ne yapıyorduk. Güzel şeyler diliyorum, olsun istiyorum. Kendi hayallerini, kendileri çizsinler istiyorum özgürce. Yazşasınlar dilediklerince.
   









Gülü camdan bir vazo içinde Küçük Prensin, gerçek bir gülün kokusunu bilmeden büyüyen bir nesil bu. Kokusunu bilmediğin gül, koyun ise sadece bir resim, yaşadıkları dünya şablonlardan ibaret.
   

Gökyüzündeki gerçek yıldızları görmek bir nimet artık. Öyle çok ışık var ki şehirlerde yıldızlar fosforlu tavan ışıklarından ibaret. Kitabın sayfalarını hissetmiyorlar çoğu ekran parmaklayarak geçiriyor ömrünü.
   
Pelerini sırtına geçiren her biri Prens, bütün bu Prenslerin gezegenleri çok uzaklarda. Kaçı bulup yakalayacak o gezegeni bilemedim. Gönlünün gezegenini paylaşanlar kazançlı olacaklar.
             

Kitabın sayfasında yazar diyor ki,

Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu birazda unutmamak içindir. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra.


Nurten Yurt
Images

Bayramı Yaşa

Bayramın o dinginliği sarmış şehri. Genç trafiği artmış, yaşlılarla hemhal olmak için uygun zaman. Anımsamak, paylaşmak, tatil fırsatından yararlanıp, gönül almak. Mezarlıklar dolup taşıyor, ruhların ziyaretçileriyle hu çeken selviler yeşil yeşil.

Zaman bazen akmıyor sanki öylece duruyor. Eski bayramlar diye başlıyor biri, kolonyanın kokusu misafir oluyor burun direğine. Şekerin eriğiyi yapışıyor dişine. Kaybettiklerinin sesi kulaklarında çınlıyor. Kapının ziline telefonun sesi karışıyor. Bir şeyler oluyor işte, ne bileyim büyükler çocuk olmuş, çocuklar büyük büyük bakıyor. Hayat günün içinden değilde bir ekrandan akıveriyor bazen.

Tatil yerleri dersen bir başka bu bayramda. Yağmur yazın kötü resimlerini silmeyi görev edinmiş. Durmadan yağıp ne varsa silip süpürüyor.

Kurbanlar kesilirken, kasaplar keserken sakatlanıyor. Kaçan boğa görüntüleri, şehrin içinde safariye çıkmış insanlar absürd komedi tadında ekranların en sevilenlerinden.

Sevdikleriyle olana her gün bayram. Tatil var işte bir o farklı olan, tatilde ne yapacağını şaşıran bir oraya bir buraya savrulan insan. Doğanın en güzel zamanı, tüm renklerini kuşanmış. Sarıdan, kızıla, kırmızıya, kahverengi ve siyaha dönüşün dönüşümün tuali var.

Uzun zamandır göremediklerini görmek için fırsat var. Ara, git ulaş ve kucaklaş. Paylaş vaktin varken zamanı ve sevgiyi. Unuttuğun ne varsa hatırla.
Bayram bu gün zaman varken senin için bayram neyse onu yaşa..


Nurten Yurt
Images

Dalgalara


Gözden giren elden çıkmalı diyor Aşık Paşa. Gel gör ki çıkmıyor gördüklerim. Gördüklerimin tarifi yok. Sözlükte sözcük yok anlatamıyorum. Zira bütün sözcükler harfler birbirinin içine girmiş, karmakarışık. Görmek istemiyorum diyorum. Görmedim inkarı zor bu görüntünün. Yaşadığın çağda her görüntüye görmedim deyip gidebilmek, silebilmek zor. İnsan olarak durabilmek devam edebilmek. Her gün bir yerlerimizi, bir parçalarımızı bırakarak yürüdüğümüz bu yolda sarılmalıyız dört elle yaratabileceğimiz kadar bu dünyaya.

Durduğumuz anda daha çok oluyor kayıplarımız zamana ve zamanın getirdiği acımasızlığa. Yaşamın devamı adına gelecek için çocuklar için üretmeliyiz. Yarınları ve yaşadıklarımızı yarattığımızı unutmadan paylaşarak üretmeliyiz. Sevgi ile ötekilemeden, yargılamadan, çözüm bularak, yargıladığının bir gün sana kader olacağını bilemezsin. Yaşamanın zor zanaat olduğu şu günlerde paylaşarak ve üreterek yürümek hızlı adımlarla.

Denizin suyuna, insanlığının bir araya gelip çözüm üretemediği şu dünyaya ve dalgaların insanlık adına utandığı an'a.

Nurten Yurt