Images

Hiroşima

    Bir Turna uçuyor şehrin üstünden, kapılar çalınıyor birer birer.  Şehir uykuda, uyanık olanlar kendi rüyalarında. 
Sadokanın fısıltısını duyanlar, Kağıttan Turnaların hikayesini iyi bilirler.  Hiroşima'ya atom bombası atıldığında iki yaşında olan Sadoka, On iki yaşında kansere yakalanır. Hastanede tanıştığı yaşlı kadının tavsiyesi üzerine kağıttan bin turna yaparsa iyileşip sağlığına kavuşacağına inanır.  Bu inançla yapar turnalarını, öykü tüm dünyada duyulunca binlerce kişi turna yapıp gönderirler. Sadoka altı yüz otuz yedinci turnasını bitirdikten sonra veda eder hayata. Dünyanın her yanından gelen binlerce turna kuşunu göremez Sadoka. Japonya'da bir müzede sergilenir dünyanın her bir yerinden gelen, umut taşıyan kağıttan turnalar. 
  Nazım bir şiir yazar Atom bombasına isyanını anlatır, dizelerinde. 
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem                            
Images

Ödünç Yaşamlar



 Gündemin ve güneşin sıcaklığıyla nefes almakta zorlandığımız günlerde güzel bir gece yaşattığı için Ali Poyrazoğlu’na ve Kadıköy Belediyesine teşekkürler.

 Özgürlük Parkındaki Tiyatro Festivalindeydim. Ali Poyrazoğlu’nun "Ödünç Yaşamlar" adlı oyunu için oldukça bir kalabalık birikmişti. Sıranın uzunluğu, genç, yaşlı insanların arasında izlenimlerle pek bir keyifli geçti. Oyunlar saat dokuzda başlıyor, bir saat önceden gitmekte fayda var. Akşamın serinliği, havuzun şırıltısı, ağaçların ferahlığıyla Özgürlük Parkı her daim nefes alınacak yerlerden. Tiyatro festivali 17 Ağustosa kadar devam ediyor.

 Amfi Tiyatroya girdiğimde her yer dolmuş, sandalyelerini yanında getirenler boşlukları doldurmuştu. Kalan boşluktaki girişte dolduğunda kapılar kapandı. Poyrazoğlu her zamanki neşesi ve enerjisiyle sahnedeydi. Tuluatın ustasından stand-up tek kişilik bir oyun. Oyunun konusu Poyrazoğlu’nun sahne yaşamında geçirdiği yıllar. Araya giren uyarlanmış gündem hicivleri güldürüyor seyirciyi.
Images

Kuzguncukta bir Kitapevinden

 Güneşin ışınlarıyla başından aşağı yandığın yetmezmiş gibi asvalttan yükselen ısı da bunaltıyordu. Yokuş aşağı inerken merdivenlerin yanıbaşındaki kütüğün üstündeki oniki sayısı kırmızı kırmızı sırıtıyordu. Kurumuş köklerin" şu an o asvaltın altinda olup yaşasaydım, yeşil yapraklarım güneşin ışınlarına gölge olacaktı." fısıltısıyla merdivenleri hızla indim. İncir ağacının sıcaktan zımparalanmış yapraklarının kokusunda ferahladım. Sokağın başında iyotlu esintiyi iyice içime çektim. Yolun iki yanına sıralanmış asırlık çınarlara şükrettim. Şehrin her şeye rağmen inatla ve hatta savaşarak ayakta kalmaya çalışan semti Kuzguncuk.
 Bostan duruyor şükürler olsun, o yeşillik gözlere gönüllere şenlik. Küçük,renkli semtin ilginç eskicileri, sahafları ve cafeleri önündeki masalarda insanlar günlük meşgulietlerinde. Mevsimsel sakinlik sokağa yansımış. Gölgeye sığınmış semtin hayvanları uykuda. 

  Evvel Zaman İçinde'nin tabelasını göremeyince üzüldüm. Dükkan sahibi iki yıl önce devraldıklarını söyledi. Gülümser hanım güneyde bir sahil kentine yerleşmiş. İki yıl ne çabuk geçmiş, dükkan değişmiş, masalsılığını yitirmiş. Çekmecelerdeki eldivenler Munganın öyküsünü hatırlattı, askıdaki çocuk elbiseleri de eski zaman giysilerini. Biblolar, şapkalar, objeler, şeylerin dünyası işte. Dükkandan çıkarak ana sokağa doğru yürüdüm. Ayazmayı ziyaret edemedim kapalıydı, sadece pazarları açıkmış artık.
   
Images

Sis


“Bize ne ad verirlerse adımız odur. Homeros zamanında insanların ve nesnelerin ikişer adı vardı: birisi insanların taktıkları ad, öteki de tanrıların verdikleri ad. Tanrı beni nasıl adlandıracak?”

  Miguel De Unamuno (1864-1936), İspanyol bir yazardır. Diktatör Rivera ardından da Franco’ya tavır alması yüzünden hayatı sürgünde ve ev hapsinde geçmiştir. Şiir , deneme, hikâye ve romanları Sis,Bir Tutkunun Öyküsü, Yaman Adam, Ermiş ve Kurban vardır. Felsefeyle uğraşmıştır.Varoluşçuluk üzerinde durmuştur. 

Sis, 1914 yılında yayımlanmış bir romandır. Kitap Victor Goti’nin önsözüyle başlar. Goti; Don Miguel Unamuno’nun Agusto Perez’in gizemli ölümünü anlattığı kitabına önsöz yazmasını istemesi üzerine, bu önsözü yazar. Perez’in özelliği Hamletvari bir şüpheyle varlığından şüphe etmesidir.

 Kitaplara önsözün neden yazıldığı, novela veya nivola tanımı, Unamuno’nun gazetede çıkan yazılarına gelen yazılar, yazım kurallarında ve üslubunda yaptıklarını kabul etmeyenler, Unamuno’nun mizaha ve Cervantes’e bakışı, varlığa ait düşünceleri anlatılır.Önsöz’ün ardından bir Son-Önsöz kısmı gelir ki burada da Unamuno, Victor Goti’ye cevaplar vermektedir. Unamuno şöyle der: “Önsöz yazarım Victor Goti’nin kimi düşünceleriyle ilgili bir tartışmaya girmek isterdim, ama varoluşunun -Goti’nin varoluşu- gizemini bildiğim için, bu önsözde söylediklerinin bütün sorumluluğunu kendisine bırakmayı yeğliyorum.” Goti kimdir, gerçekten var mıdır yoksa kurmaca bir karakter midir? Cevabını da sadece yukarda söylediği gibi Unamuno bilmektedir. Bu kısım da okuyucu için ancak eser bittiğinde anlamlı hale gelmektedir.
Images

Mr Dallowey

 Virginia Woolf romanlarında, bilinç akışı anlatım tekniği ile ünlü olmuştur. Hayatı gördüğü ve anladığı gibi takdim edebileceği bir üslubu kullanmıştır.

 Bilinç akımı tekniğini romanlarında kullanan yazarlar, insanın varoluş anlamını dış dünyadan daha çok insanın aklında bulunabileceğini varsaymaktalar. Bu roman tekniğinde betimlenen düşünceler ve duygular genellikle hiçbir mantıksal düzene sahip değildir ve serbest psikolojik çağrışımlarla doludur. Yazar, insan ruhunun sınırsız derinliklerinde dolaşır.

 Roman karakterlerinin duygu ve düşünceleri aktarılırken dış zaman ve mantığa bağımlılık aranmaz. Geçmiş zamanın hatıraları, çağrışımlara bağlı olarak, birbiriyle kopuk ve bağlantısız olay, duygu ve düşünceler dağınık bir biçimde sergilenir.

 Mr Dalloweydeki beş karakter, roman da diğer kişilerin önündedir; çünkü okuyuculara düşüncelerini kendi kendilerine yaptıkları monologlarla ve karşılıklı konuşmalarla iletirler. Bu beş karakter birbirleriyle ortak merkezli bir hareket içindedirler. Bir grupta Mrs Dalloway, Peter Walsh ve Richard Dalloway, diğer grupta Septimus Warren Smith ve Rezia vardır. Bu grupların her birinin çevresinde önemi ikinci derecede olan roman karakterlerinin oluşturduğu bir halka vardır. Bunlar Sally Seton, Lady Bruton, Doris Kilman, Hugh Whitbread ve Clarissa Dalloway’in çevresindeki Elizabeth Dalloway, Septimus Smith’in çevresindeki Sir William Bradshaw ve Dr. Holmes gibi kişiler halkası vardır.
Images

Ruhun Kuytusunda


 Ruhun Kuytusunda ücra bir dağ tepesinde yıllar yılı amcalarının yaptığı işi devralıp Yahudi şehitliğinin bekçiliğini yapan iki kardeşin, Amalia ve Gad'ın hikâyesini anlatıyor. Kar fırtınalarıyla geçen uzun kış mevsimleri onları aşağıdaki dünyadan, ait oldukları toplumdan ve geleneklerinden koparır; bu kopma iki kardeşin başlangıçta sağlam olan iradelerini ve inançlarını zayıflatır. Yalnızlık ve birbirlerine duydukları sevginin ağabey-kardeş sevgisini aşarak arzuya dönüşmesi, onları utanç, pişmanlık ve korkuyla dolu bir yola sürükler. Dış dünyayı kasıp kavuran salgın ve felaketlerden uzak bir sığınak olan evleri bir süre sonra Gad ve Amalia'nın kendi vicdanlarıyla boğuştukları bir hapishaneye dönüşüyor.

 Dış dünyadan şehitliği ziyarete gelenlerin beklentileri ve şehitliğe bakış açıları onları insanları sorgulamaya ve amcalarının kişiliğinde insanların bakış açılarını, hayata tutunuşlarını irdelemeye yöneltiyor.

 Karakterlerin iç dünyasını ve hapsoldukları çıkmazı geçmiş anıları ve şimdiki zamanı ustaca kurgulayan yazar, insan ruhundaki derin ikilemleri etkileyici bir dille anlatıyor. Aharon Appelfeld yaşadıklarını, yazdığı romanlarda ustaca kurgulayarak sunmuş okurlara.
Images

Pereıra İddia Ediyor


  ‘Varlığımızın anlamını en derin ve genel bir şekilde belirleyen bağlantı, yaşamın ölümle olan ilişkisidir, çünkü varlığımızın ölümle sınırlı olması, yaşamın anlaşılması ve değerlendirilmesi için gereklidir.’
  
 Roman kahramanı Pereira genç Rossi ve Marta’yı tanıyıncaya kadar boşluktaydı,yalnızdı, amaçsızdı. Böyle geçen bir yaşamda insan ışığı görmediğinden, geleceği olmadığından, şimdiyi de karanlık yaşıyor. Pereira da bizeTabucchi’nin başarıyla tanıttığı gibi; sevinci olmayan, karanlık bir dünyada savrulup duruyordu. İşyerindeki kızartma kokulu giriş, sürekli limonata içmesi, omletle sınırlı beslenmesi, ölen karısının resmi ile konuşması, terli ve şişman görüntüsü okura mutsuz yaşantısının ayrıntılarıdır. Yaşadığı hayatta mutsuzdu, bir çıkış yolu aramıyordu. Yaşamı tek düze sürüp gidiyordu.

 Marta ve Rossi’ye yardım etmesi( bilinçaltında Rossi'yi olmayan oğlu ile özdeşleştiriyordu) içindeki cesaretin uyanmasına neden oldu. Doktor Kardoso yaptığı terapiler bilincini aydınlattı. Romanın sonunda ise bu zayıf, zavallı karakter bir kahramana dönüştü.

 Romanı tek bir cümleye indirgemek gerekirse yaşamın anlamını sorgulamak diyebiliriz.