Images

Yeni Hayat


" Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti. Daha ilk sayfaların dayken bile, kitabın gücünü öyle bir hissettim ki içimde, oturduğum masadan gövdemin kopup uzaklaştığını sandım. Ama gövdemin benden uzaklaştığını sanmama rağmen, sanki bütün varlığım ve her şeyimle her zamankinden daha çok sandalyede ve masanın başındaydım ve kitap bütün etkisini yalnız ruhumda değil beni ben yapan her şeyde gösteriyordu. Öyle güçlü bir etkiydi ki bu, okuduğum kitabın sayfalarından yüzüme ışık fışkırıyor sandım. Aynı anda hem bütün aklımı körleştiren, hemde onu peril peril parlatan bir ışık. Bu ışıkla yoldan çıkacağımı sezdim, bu ışıkla daha sonra tanıyacağım, yakınlaşacağım bir hayatın gölgelerini hissettim. Masada oturuyor, oturduğumu aklımın bir köşesiyle biliyor, sayfaları çeviriyor ve bütün hayatım değişirken ben yeni kelimeleri ve sayfaları okuyordum. Bir süre sonra başıma gelecek şeylere karşı kendimi o kadar hazırlıksız ve çaresiz hissettim ki, kitaptan fışkıran güçten korunmak ister gibi bir an içgüdüyle yüzümü sayfalardan uzaklaştırdım. Çevremdeki dünyanın baştan aşağıya değiştiğini o zaman korkuyla farkettim ve şimdiye kadar hiç duymadığım bir yalnızlık duygusuna kapıldım. Sanki dilini, alışkanlıklarını, coğrafyasını bilmediğim bir ülkede yapayalnız bulmuştum.

Bu yalnızlık duygusunun verdiği çaresizlik beni kitaba daha sıkı sıkıya bağladı. İçine düştüğüm yeni ülkede yapmam gereken şeyleri, inanmak istediklerimi, görebilecekleri mi, hayatımın alacağı yolu bana bu kitap gösterecekti. Sayfaları tek tek çevirirken kitabı şimdi bana vahşi ve yabancı ülkede yol gösterecek bir rehber gibi okuyordum. Yardım et bana, demek geliyordu içimden, yardım et ki kazaya belaya uğramadan yeni hayatı bulayım. Bu hayatın da, ama rehberinin kelimeleriyle yapıldığını biliyordum. Kelimeleri tek tek okurken, bir yandan yolumu bulmaya çalışıyor, bir yandan da yolumu büsbütün kaybettirecek hayal harikalarını hayretle tek tek kuruyordum."                                                                                                                     Pamuğun en sevdiğim sözcükleridir bunlar,  bana  okumanın büyüsünü ve yazının dünyasını anlatır. Romanın geri kalanın da bir yolculuğa çıkarsınız, bir otobüsten inip diğerine biner, kaybolan eski eşyalarla, her bir durakta romana giren karakterlerle ilerlersiniz.  Kimi zaman kaybolduğunuzu hissedersiniz kurgunun içerisinde.  Kim kimdi diye sorular sorar zihniniz, neler oluyor bu da neyin nesi diyenler, kitap bittikten sonra ben hiç bir şey anlamadım diyenlerde var.  Zihinsel bir okuma yaparsanız ancak zevkle ilerleyebilirsiniz kitabın içinde.  Kitap bittiğinde hayatı değişenler de vardır, aynı yerden devam edenlerde. Her okuyucu kendi kitabını okur kendi zihninde. Düşünmeyi oluşturabilmişse ne mutlu.  Okumak ve yazmak ancak bu kadar güzel anlatılır.

Nurten Yurt
Images

Bilinmez


Galiba ben seni özledim, neyimi ? Bakışını belkide, yada hani varoluşunu. Gölgen düşerdi geceye titrerdim. Karanlığı aydınlatan yıldızlar gibiydin, solgun ay dururdu bir köşede, sen çıka gelirdin, kutup yıldızı ışığınla. Gecenin ıssızlığı kaybolur, üşüyen bedenim ısınırdı. Yüreğim serçe yüreği misali pır pır eder, sen gelirdin yalnızlık giderdi.

Gelen sen miydin? Zihnimin gördüğü hayal mi, neydi sana giydirdiğim sıfatlar, Cemâlinde görüp yücelttiğim. Sen neydin sen? Kalemtraşmıydın? Silgimi? Bilmem? Sen yazardın, ben silerdim. Kütleştiğinde yonttuğum. İncelince başkalaşırdı sözcüklerin, sivrilir yüreğimi acıtırdı. Kütleşmeye en yakın zamanın, belki de en yumuşak anındı. Ben seni mi, sendeki benimi, anın büyüsü mü, ya da duygularımı bilmem ama bir şeyleri özlediğim kesin. Belki de ben bir bilinmezi özledim.
Images

Tıkanma


Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Bir kaç sayfa okuduktan sonra burada olmak istemeyeceksiniz. Bu yüzden unutun gitsin . Gidin buradan. Hala tek parçayken hemen kaçın. Kitabın ilk sayfasında yazarın ilk sözleri bunlar. Kitapta ilerledikçe gerçekten yaşıyorsunuz bunları, çağın insanının geldiği en uç noktayı anlatıyor. Kahramanın yaşadığı hayat hem çok uzak hem de bilinmedik bir şekilde yakın gelebiliyor size.

İnsanın varoluşundan bu yana yolculuğunu izliyorsunuz. Amerikan Rüyasının arka sokaklarında buluyorsunuz kendinizi. Annelerin evlatlarına yapabileceklerini tanrının evlatları ile sorgulatıyor.
Images

Şiir neden yazılır?

Şiir neden yazılır? Guantanomadan Şiirler adlı kitabı okuduğumda, uzunca bir süre bu soruyu sormuştum kendime. Ağır çok ağır geldi bu şiirleri okumak, bu çağın insanı olarak yaşamak yeterince zordu. Ekrandaki savaşları görmemek için televizyonun düğmesini kapatabiliyordunuz. Lakin düşünce denen zihninizde böyle bir düğme yoktu ve sürekli fıkırdayıp durdukça, biraz daha insanlığınızın bir parçasını bırakarak yaşama devam ediyordunuz. Böyle bir dünya da hala biraz insan kalabilmek için, insanlığın ruhuna son bir haykırış bu şiirler.


Guantanamo tutukluları bu şiirleri, kâğıt ve kalemleri olmadığı zamanlarda, kendilerine verilen yemeklerin kâğıt tabaklarına, su içmeleri için verilen kâğıt bardaklara, çakıl taşlarıyla, diş macunu kullanarak yazmışlar.
Images

Ustam ve ben

    Elif Şafağın son romanı ile yolculuğa çıkmak isteyenler,  Saramago'nun fili değil bu bilsinler.  Romanın kapağındaki resim gibi belkide, ayağında çimenlerin, gövdesinde Mimar Sinan'ın eseri, kulağında ağaçlar sırtında ise sema'yı yıldızları taşıyan bir fil.

    Cihan adlı karakterin, hem filbaz, hem şakirt olup Muhteşem Yüzyıl'da ki yolculuğu. Çota'ya duyduğu sevgiyi, hem de asla ulaşamayacağı aşkı( Mihrimah Sultan Sultanı) sorgulatıyor okura. Şakirtliği ise Sinan'la diğer üç talebesiyle insanlığını vurguluyor. On iki sayısıyla doğunun efsanelerine göndermeler yapıyor, Şafak.  Sınırları güzel anlatıyor Sinan, ben inşa etmeyi bilirim diyor, zamanı geldiğinde inşa ettiğini yıkmasını da. Sinan'ın eserlerini nasıl bir çalışmayla inşa ettiğini gösteriyor o yüzyılda.
Images

OKUMAK

Okumak nedir okumak? İlk neyi okur insan? İlk okuduğu neden ağlatır onu?
Okuduğunla yok edemem işsen sendeki ben’i ve yok olduğun yerde var olamamışsan okumamışsın. Nefes ilk okuduğum nefes’ti, zormuş dünyaya geliş, ayrılış senden sonsuzken bedeni hissediş ve bedenle okumak yaşamı, var olduğun dünyayı, insanları. Her okumayla hayrete düşmek, bir yerdesin bir gökte, bu nasıl işleyiş.. Bir o sayfadasın, bir diğer sayfada cümleleri takip ederken paragraflarda tükeniş. Bir kitabın içinden çıkıp kalakalmak öylece boşlukta. Bir diğerine başlamak için sevinç, hızla ilerleyiş, kah var olmak, kah tükenmek böyle bir gidiş. Harflere, tümcelere tutunmak bazen, ünlemler de hayrete düşüp , virgüllerde soluklanmak, noktalarda son bulmak. Hayallere dalmak, rüyada uyanmak, uyandığında gerçeğe varmak..
Nurten Yurt
Images

Umuda Yolculuk

Hızla yol alıyordu tren, yumuşak bal rengi koltukta huzurla arkasına yaslandı. Kucağındaki kitapları aldı eline okşadı. Sayfaları parmaklarının arasından hızlıca çevirdiğinde, yanı başındaki pencereden akıp giden görüntünün de aynı hızda olduğunun farkına vardı. Bir an aynı hızla okuyabilmenin mümkün olsa hoşlanmayacağını düşündü. Ulaşımda hız kabullenilebilirdi de, okumanın zevki başkaydı özellikle sevdiği yazarların kitaplarını okuduğunda bazen paragraflarda kaybolur, hoşuna giden cümlelerle yarenlik eder, zihninde ki tadını uzatmak için ana yoğunlaşırdı. Okumanın tadını çıkarmak için zamana yayılmak gerekirdi. Yazmak içinse o hıza sahip olmak güzeldi, o hızla zihninden akıp gidenleri anında, anlaşılabilir tamda ifade etmek istediği gibi yazabilmek. Elindeki kitaplara çevirdi bakışlarını tekrar, bu yolculuğu yapmasına neden olan yegâne kahramanlara.