Kahrolası ilmikler bir türlü durmuyorlardı şişin üzerinde, her defasında şişin ucundan kaçıyorlar o ise bunu ancak çok sonra fark ediyordu. Motifin bir yerlerinde yanlış yapıyor, renkleri istediği gibi kullanamıyor, ilmiğin biri hep kaçmış oluyordu.
O da şişi ilmiklerin arasından çekip çıkarıyor, söküyordu ve tekrar sarıyordu yünleri. Yeşilleri, sarıları,kırmızıyı, pembeyi, beyaz az kalmıştı, siyah hep fazlaydı nedense.Pembeyle ilmekler atıp örüyordu, motifler oluşuyordu pembe beyaz seviniyordu. Sonra nereden çıktığı belli olmayan siyah ilmekler beliriyordu aralarında, ilmekler kaçıyordu şişin ucundan. Çekiyordu şişi ilmiklerin arasından söküyordu ördüklerini yeniden sarıyordu yünleri.
Sarı yünü örerken güneş doğuyordu, ısıtıyordu içini, seviyordu sarılar gittikçe kahverengine dönüşüyor. İçi bunalıyor sevmiyordu kahverengini zaten birkaç ilmekde kaçıyordu aradan çekiveriyordu şişi. Maviyi örüyordu bu kez gökyüzü geliyordu aklına sonra deniz, mavinin arasındaki beyaz ilmiklere, dalgalar diyordu, bazende bulut oluyordu çoğalırsa. Derken mavi grileşiyordu, gri koyulaştıkça içi doluyordu, bunalıyordu. Siyahlar beliriyordu, siyahı hiç sevmiyordu. İlmekler yine kaçıyordu şişi çekip yine söküyordu ilmikleri.
Yeşili takıyordu şişlere ilmek ilmek, bahar geliyordu aklına, hayatındaki baharları örüyordu tek tek. Yeşilin aralarına beyaz tomurcuklar dolduruyordu öbek öbek. İlmek deki ipler sararıp kızıllaşıyor siyahlar üşüşüyordu yine sevmiyordu siyahı, çekiyordu şişi ilmiklerin arasından söküyordu tek tek.
Son zamanlarda sadece bunu yapabiliyordu örgü örmek, zihnide tıpkı bu ilmikler gibi ona oyun ediyordu. Bir gelip bir gidiyordu, birileri ona oyun ediyor ipi çekiyor hatıralar bir bir sökülüyordu zihninden. Alzheimer demişti doktor ne demekse, inatla direniyordu vazgeçmeyip örecekti.
Şişlere baktı, sonra yanındaki rengarenk yumaklara turuncuyla attı ilmekleri sabah güneşini doğuruyordu ilmek ilmek, maviler geldi sonra aralarında beyazlar, lakin lacivertte batıyordu güneş, siyah ilmek ilmek siyahı istemiyordu. Çekiverdi şişi söktü ördüklerini tek tek.
Nurten Yurt