Images

Söz Vermişti

Kahretsin diye söylendi. Tamam söz vermişti yapacaktı bunu ama böyle değil, o bir sahil kasabasında plaja giderken gökyüzünden ve asfalttan yansıyan ateşten usanmış. Biraz ötede hızla geçen motorun rüzgarını hissedince, bir gün hiç tanımadığı bir motorcunun arkasına binip hızla yol alacağı için söz vermişti. İstanbul'un orta yerinde otobanda, kasksız, hemde onunla olacak iş değildi ya. " Korkma" dedi bu kez ama, O değil, içindeki ses.

Images

Ya(zş)amamak

Kahrolası kahramanı nereye yerleştireceğini bilemiyordu bir türlü. Aslında hiç de yeri yoktu, bu kadar ilerlemişken nasıl sokacaktı romana onu. İşin kötüsü bir kitabın sayfasından değil, yanlış girilen bir sokağa açılan diğer karanlık bir sokaktan küt diye çıkmıştı karşısına. Aslında takmazdı kafasına ya söylenmeyecek kelimeyi söylemiş dalına basmıştı bir kere. "Korkma"

Images

İlmikler



Kahrolası ilmikler bir türlü durmuyorlardı şişin üzerinde, her defasında şişin ucundan kaçıyorlar o ise bunu ancak çok sonra fark ediyordu. Motifin bir yerlerinde yanlış yapıyor, renkleri istediği gibi kullanamıyor, ilmiğin biri hep kaçmış oluyordu.

 O da şişi ilmiklerin arasından çekip çıkarıyor, söküyordu ve tekrar sarıyordu yünleri. Yeşilleri, sarıları,kırmızıyı, pembeyi, beyaz az kalmıştı, siyah hep fazlaydı nedense.Pembeyle ilmekler atıp örüyordu, motifler oluşuyordu pembe beyaz seviniyordu. Sonra nereden çıktığı belli olmayan siyah ilmekler beliriyordu aralarında, ilmekler kaçıyordu şişin ucundan. Çekiyordu şişi ilmiklerin arasından söküyordu ördüklerini yeniden sarıyordu yünleri.

Sarı yünü örerken güneş doğuyordu, ısıtıyordu içini, seviyordu sarılar gittikçe kahverengine dönüşüyor. İçi bunalıyor sevmiyordu kahverengini zaten birkaç ilmekde kaçıyordu aradan çekiveriyordu şişi. Maviyi örüyordu bu kez gökyüzü geliyordu aklına sonra deniz, mavinin arasındaki beyaz ilmiklere, dalgalar diyordu, bazende bulut oluyordu çoğalırsa. Derken mavi grileşiyordu, gri koyulaştıkça içi doluyordu, bunalıyordu. Siyahlar beliriyordu, siyahı hiç sevmiyordu. İlmekler yine kaçıyordu şişi çekip yine söküyordu ilmikleri.

Yeşili takıyordu şişlere ilmek ilmek, bahar geliyordu aklına, hayatındaki baharları örüyordu tek tek. Yeşilin aralarına beyaz tomurcuklar dolduruyordu öbek öbek. İlmek deki ipler sararıp kızıllaşıyor siyahlar üşüşüyordu yine sevmiyordu siyahı, çekiyordu şişi ilmiklerin arasından söküyordu tek tek.
Son zamanlarda sadece bunu yapabiliyordu örgü örmek, zihnide tıpkı bu ilmikler gibi ona oyun ediyordu. Bir gelip bir gidiyordu, birileri ona oyun ediyor ipi çekiyor hatıralar bir bir sökülüyordu zihninden. Alzheimer demişti doktor ne demekse, inatla direniyordu vazgeçmeyip örecekti.
Şişlere baktı, sonra yanındaki rengarenk yumaklara turuncuyla attı ilmekleri sabah güneşini doğuruyordu ilmek ilmek, maviler geldi sonra aralarında beyazlar, lakin lacivertte batıyordu güneş, siyah ilmek ilmek siyahı istemiyordu. Çekiverdi şişi söktü ördüklerini tek tek.

Nurten Yurt


 
Images

Dönüşüm

Kafka'nın Dönüşüm adlı kitabıydı bu ay ki kitabımız. Thyke 12 olarak altı kişi Kadıköy Balon Cafe de buluştuk. Pırıl pırıl bir güneş ve mavi gökyüzü altında, denizin kokusunu soluyarak paylaştık kitabı.

Images

Size bıraktım

Boşluk, tarifi imkansız bir boşluk vardı. Zamanın olmadığı her yeri kaplayan bir boşluk, bir şeyler yapmalı bu boşluğu doldur malıydım. Birden peydah oldular, ne olduklarını anlamlandıramadığım şekilller. Zamanın olmadığı bu boşlukta, bir şeyler yapmalı, bu şekillerle bir anlam yaratmalıydım.

Ne idüğü belirsiz şekillerle, geometriden yararlanarak boşluğu doldurmaya çalıştım. Tüm şekilleri denedim, üst üste koydum, yanyana dizdim, karıştırdım olmadı. Bildiğim tüm geometri şekillerini denedim, ne bir üçgen oldular, ne kareye benzediler. Küp, piramit, beşgen, sekizgen,daire nafile hiç bir şekle girmediler. Hatta bu boşlukta zamanda yok ya yeni bir şekil bile keşfetmiş olabilirim. Anlamsız boşluk öylesine duruyordu, şekillerde, belki de suçlu zamandı.
Yılmadım uğraştım, acıktığımı hissettim, ne yani zamansız boşlukta acıkmaz mıydı insan? Koca bir ateş yaktım, bir de tencere belki bu şekilleri pişirip açlığımı gidere bilirdim. Tüm şekilleri tencereye attım, suyunu, yağını, baharatını da kattım, tuzladı m. Tadına baktım hiçbir şeye benzememiş, kimi boğazıma takıldı, kimi katır kutur bir işe yaramadı. Açlığım la baş başa koca boşlukta bir işe yaramayan şekillerle zamansızlıkta.
Sessizliğin farkına vardım, belki bir ses, melodi duysam dolacaktı bu boşluk. Şekilleri alıp birbirine sürttüm, üfledim, vurdum, her yolu denedim çıt bile çıkmadı. Boşluk gittikçe büyüyordu, zaman da yoktu, hiçbir anlam katamıyordum bu şekillere.
Hemen bir şeyler yapmalıydım boşluğun beni yutmasından korkuyordum. Eksem çiçek olabilirler miydi, kök salabilirler miydi bu boşluğa. Şekiller umutsuzluğumu körüklüyor, boşluk gittikçe büyüyor, zaman yok. Çıldırmanın eşiğine gelmiştim ki, bu şekillerle yapabileceğim en anlamlı şeyi yaptım.
-Efendim ne dediniz? Zaman mı?
-Zamanı size bıraktım...

Nurten Yurt.
Images

Bir düşün içinde düş

Alnına konsun bu öpüş
Ve,şimdi senden ayrılırken,
İtiraf edeyim ki
Günlerimi bir düş
Sayarken yanılmıyorsun;
Ama ,Umut gitmişse uzaklara
Bir gece ya da bir gün
Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
Fark eder mi bu yüzden?
Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
Yalnızca bir düşün içinde bir düş.
Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
Haykırışları içinde duruyorum:
Ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda
Images

Haluk'un bayramı

Baban diyor ki: 'Meserret çocukların, yalnız

Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle;

Fakat sevincinle

Neler düşündürüyorsun, bilir misin? ... Babasız,
Ümitsiz, ne kadar yavrucakların şimdi
Sıyah-ı mateme benzer terâne-i îdi!
Çıkar o süsleri artık, sevindiğin yetişir;
Çıkar, biraz da şu öksüz giyinsin, eğlensin;
Biraz güzellensin
Şu ru-yı zerd-i sefalet... Evet meserrettir
Çocukların payı; lâkin sevincinle
Sevinmiyor şu yetim, ağlıyor... Halûk, dinle!
Tevfik Fikret
Bayram deyince aklıma bu şiir gelir nedense, herkese iyi bayramlar dileğiyle..