Affan Dede’ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Cahit Sıtkı Tarancı
İsmim İpek Böceği. Dut ağacının yaprakları evim benim. Ne zaman doğdum bilmiyorum. Yeşil yapraklar benim yuvam bir de yedikçe ördüğüm kozam. Zati zamansız bir yaşam bu yeşil yapraklar yuvam birde onları yedikçe ördüğüm kozam.
İlk yaz gelince doğmuşum belki de. Kozamı ördükçe öleceğimi bile bile. Yaprakları yemek görevim, yedikçe örüyorum. Kırt, kırt, bu benim ödevim. Yediklerim, ipliklerimle örerim. Boşlukta dönüyorum. Döndükçe ölüyorum.
Hayaller mi? O da ne? Kırt, kırt işte bir yaprak daha bitti. Kozam iyice hapsetti. Beni sona götüren hangi yaprak bilmeden ilerliyorum. Kırt, kırt. Uğursuz diyor adam, yok etti bütün yaprakları. Neden bilmeden. Görevim bu benim, yaprakları yemek, kozamı örmek. Yiye yiye kozamı örüyorum. Ölüyorum.
Yeryüzü nasıl bir yer bilmiyorum. Artık iyice semirdim, yapış yapış bir koza bu kemirebildiğim son yeşillik eminim. Gır gır atmıyor artık yüreğim. Sarılmış bir yumak boşlukta dönüyorum. Dönüyorum kozamın içindeki yapış yapış kanlılk la, alışkanlıkla dönüyorum. Döndükçe ölüyorum. Boşluktaki koza dönüşüyor toza tuhaf, tozlar kapladı her bir yanımı.
Yaprak yok, yapışkanlık yok, kuru kupkuru bir koza. Boşlukta sallana, sallana kuruyorum. Güneşin altında rüzgarla dönüyorum. Acıyor her yanım, yanıyorum. Kaskatı kozamın hapsinde ölüyorum. Rüzgar acıyor, zaman acıyor bana dönüyorum. Tozlanıp dökülüyor mu ne kozam? Tozlarım yapışıyor bedenime yumuşuyorum. O da ne? Kanatlarım mı var benim? Uçuyorum. Ölmüşken kozamda doğuyorum kanatlarımla.
Nurten Yurt
(Pandemi de yazı çalışmalarından)