Hangi insana baksan suratından düşen bin parça. Yetmeyince ondan bundan çıkarıyorlar, salyalar saçarak birbirlerini suçluyorlar. Hangisine baksan o haklı hiç insanlık kalmamış anlayacağın. Bırak insanlığı, hayvanın duyduğu merhameti, sadakati duymuyor bazıları. Bitki ağaç hak getire, her an baktığını düşün o bulutlar gibi bu şehre. Dolup ta ne yapmaz? Doğanın katledildiğini an be an izlemek kolay mı? Nisan geldi bak, yağmıyor rahmet. Yağıp da ne yapacak? Toprak kalmadı toprak içine işleyeceği.
Çocuklar vardı, Nisan en çok onlara yağdırırdı rahmetini. Onlarda yok artık, tören mören hak getire. Hepsini tıkmışlar evlerine, ellerine birer I pad başkalarının hayallerinde. Avm lerde tüketim peşinde obez edip katletmişler. Yağmur da ıslanmayan, top peşinde koşup çamurlan mayan, düşüp yaralanıp ağlamayan, çocuk olmayan başka bir şey oluyor azizim. O olanlarda diğerlerine bulaşıyor, amipleşiyor, değişim geçiriyor. Burada yaşam diyorlar adına şehrin dönüşümü, insanı dönüştürüyor görmüyorlar işte. Bak şu Greydere nasıl deşiyor toprağı sonra dolduruyor betonu, basıyor zifti. Ulaşıyor gökyüzüne, orada yaşayan yaşadığını sanarak, dolduruyor içine şehirden yansıyan ne varsa, öfkeyi, kızgınlığı, elektriği. Toprağa değmedikçe hissetmiyor kendini, camlardan yansıyan kırgınlıklarla dolan yüreklerin arasından sızan zift bu bizimkisi.
Nisan leylak ve yağmur kokardı. Egzos ve çürümüşlük kokuyor her sokak. Dönüştükçe şehir, dönüşüyoruz bilmem neye. Atmadıkça yürek ulaşamıyoruz sevdiklerimize, ya da başka şeyler için atıyor yürekler artık bu şehirde. Sıkıntılarımı boşalttığım bir boğaz vardı. O benden sıkıntılı bu aralar, kıyamıyorum. Boğazına dolanmış gerdanlıklar, vapurlar, takalar yetmedi. Delip tüp geçit geçirdiler içinden. Her gün bilmem kaç volt elektrik, tam da hassas yerde. Korkuyorum bir taraftan, bir taraftan da ne olacaksa olsun diyorum. Hani eh be yeter sizden çektiğim deyip bi ünlese, yedi tepenin hangisi kalır, hangisi gider bilinmez. Kadın bu şehir rahimdir, saklar, kollar, büyütür ama. Ne bileyim işte benimkisi de bir tuhaf hikaye.
Nurten Yurt
0 yorum :