Sabah perdeleri açmak gelmedi içimden sıkıldım, tuhaf bir boşluk duygusu vardı zihnimi rahatsız eden sonra düşündüm kahvaltı ederken. Zihnimden dün kaldırdığım perde, bir tarafımı aydınlatırken diğer yanımı acıtmış.
“ Akıllısın diyorsun “ Akılıyım diyorum içimden, aklıma kızarken. Akıllı olsam sözcükler düzgün çıkar ağzımdan, anlatamıyorum, anlamıyorsun. Anlatırken bocalıyorum, zihnim onu anladığım bilgiye sıçrıyor. Onu anlat diyor, başlıyorum onu anlatmaya, yok anlamadı, sen diğerini anlat öyle varmıştın bu bilgiye. Zihnimin hızına ve çapraşıklığına yetişse dilim, ya da o abuk sabuk aklım anlasa yok inat ediyor.
Ter bezlerim isyan ediyor, vücut ısım yükseliyor, dilim susmak istiyor. Ben sana söylemiştim diyor iç sesim. Beceremiyorum diyorum, ben bu işi beceremiyorum, anlatamıyorum. Sen kendi sözcüklerini anlatıp, düzene sokmadıkça olmaz diyor zihnim. Bıktım bu sözcük, anlam, hikâye, perde üstelik hep başkalarının hikâyeleri usandım. Metnin dolu tarafındaki sözcüklerle o kadar oyalandın ki yetmedi mi artık. Bir de beni dinle benim hikâyelerim nerede? Zihninde kendi kendine anlatman yetmiyor, çıkar artık onları perdeleme. Ey okuyucu bırak bu tembelliği, zihnimin hızına yetişemeyen kalemi. İçimde preslediğin sözcüklerin intikamı bu sana bu kadar dolulukla çalışmaz bu zihin. Seslerini duymadıkça, sözlerinin ve bir araya gelip hikâyelerinin perdelerini kaldırmadıkça zihnin perdelenmektesin. Bilmek yetmiyor, hissetmelisin boş bir sayfada aksini görmedikçe bilemezsin.
Yazmadan yok diyor, hem sen çıkardın yazşamak denen sözcüğü duy ve hisset her şeyi. Çık artık o sayfaların arasından atla boşluğa ve doldur kelimelerini. Salonun karanlığına dayanamadım, açtım perdeleri. Güneş doldu içeriye, acıdı gözlerim. Balkona çıktım, bulutların arasından süzülen güneşe yüzümü döndüm.
0 yorum :