Images

Semaver


Sait Faik Abasıyanığın ilk öykülerinden derlenmiş öykü kitabı. Yapı Kredi Yayınlarından 2002 de çıkarılmış. Yazarın bindokuzyüz otuzdört, otuz beş yılı Varlık dergisinde basılmış öykülerinden oluşuyor. İlk öykünün adını almış kitap Semaver, sayfaları açar açmaz sıcacık bir ana oğul sevgisi çıkıyor karşınıza, bu sevgi dolu sabah saatlerini annesini kaybettikten sonra Semaverin kaynamamasını, Saleplere tarçın sıkarak hayatı anlatıyor. Bu kısacık öykü yaşamın tadını bırakıyor yüreğinize. Stelyanos Hrisopulos Gemisi adlı öyküyle, öksüz ve yetim bir çocuğun dünyasına dalıyorsunuz pupa yelken. Dalgalardan kurtulamadan, kasabanın Meserret Otelinde buluveriyorsunuz kendinizi sonda başlıyorsunuz.

Öykü kitabı roman gibi soluk soluğa okunmaz, durakları, es leri olmalı, öykünün tadını iyi bir duyumsamalı ki bir sonrakinin farkına varmalı. Sait Faikin öyküleri yaşamın, insanın içinden geçer, düşünmediğiniz detayın onun kalemiyle nasıl yüceleştiğini görür, yazmak bu işte dersiniz.
Bir kıyının dört hikayesiyle devam ediyor kitap Soğan Kayığında gürbüz bir köylü çocuğunu, Kediler de adanın kedilerini, Çocuklar da yeni dostlarını, Ve Ölü de ölümün doğallığını anlatıyor kısaca. Babamın ikinci evi size ikinciliğin burukluğunu fısıldıyor. İpekli Mendil de genç bir aşığın sevgilisine fedakarlığı, avucundaki ipeğin yumuşaklığı gibi, sarıyor sizi sözcüklerle, su gibi yaşam diyor kayıp gidiveriyor avuçlarımızdan. Kıskançlık'ta, genç karısının aslında genç çobana yakıştığını itiraf ediyor muallim efendi. Bohça adı gibi düğüm düğüm sözcükler, sahneler içiçe okuyorsunuz sonra duruyor iç çekiyor, hatta isterseniz çok dolduysa yüreğiniz ,mendile uzanıveriyor eliniz. Orman ve Ev adlı öyküde önce ormanı anlatıyor, Haleplizadelerin ormanını, Dokurcun suyunun bereketi ile büyüyen ağaçların denize benzediğini söylüyor. Ev de ev bir sofa, beş oda, bir mutfak, bir hamam, birde arkada iki dönümlük yemiş bahçesinin gölgeliğine asılmış nişastalar, pestiller ve tarhanalar kuruyan bir balkon.

Düğün gecesi adlı öyküde, eşinden genç bir güveyin, ilk gecesini anlatıyor sözcükleriyle sırtını yumruklayarak. Şehri unutan Adam da neden unuttuğunu gösteren tipler çıkıyor ortaya. Sait Faiğin öykülerindeki tipler günlük yaşam da karşılaştığımız, ruhumuza sıkıntı, rahatsızlık veren tiplerdir kimi zaman. Yazarın bunları yazarak ruhunu hafiflettiğini de keşfettim zamanla. Üçüncü Mevki adlı öyküyle trende buluveriyorsunuz kendinizi. Vagonon içindekilerin gözlerinde Sapanca gölünü izliyor, Kasımpaşalıyla Kayseriye yol alıyorsunuz. Karşınızdaki köylünün uzattığı domatesi paylaşıp , küçük çocuğun saçlarından aldığı masumiyetle uykuya dalıyorsunuz. Garson niçin garson olduğunu fısıldıyor, araya sıkıştırdığı fransızca sözcüklerle, bir sonraki öyküde. Bir takım insanları anlatmış, bu öykü " Hakiki Hayat Sahneleri" adı ile bindokuzyüzkırk ta yayınlanmış Yeni Adam isimli dergide. İstanbul'un kışının bazen ne kadar uzun ne kadar bitmez tükenmez bir afet olduğunu söylüyor.

Benimle Beraber Seyahatten Dönenler adı altında yayınlanan öyküler, yazarın yurt dışı seyahatlerinde hayat bulan öykülerdir. Sevmek Korkusu, hangi meçhul kadındı Sait Faik'i dağ şehrinden arkasına dönüp bakmadan ayıran diye düşündürüyor. Louvre'dan Çaldığım Heykel adlı öyküde Louvre'u Galatasaray resim sergisini gezer gibi gezdim diyor. Heykeli çalışını öyle güzel betimlemişki, müzelerden, sergilerden çaldıklarımı hatırlatıyor bana. Robenson'la anlattıkları dünyadaki yerimizi sorgulattırıyor, insanoğlunu, denizi, limanları benzerliklerini. Kitaptaki en uzun öykü İhtiyar Talebe, Sırp bir gencin savaşta yara alan ruhunu anlatıyor. Bir Vapur son hikayesi kitabın, Fransa'ya tahsile giden gençleri, gemideki yolcuları, Tadla'nın güvertesinde yıldızların altında, Allah'a güvenerek müsterih bir çocuk uykusuna dalışını anlatıyor.

Nurten Yurt







0 yorum :