İstemem eksik olsun diye başlar Cyrano De Bergerac'ın o ünlü tiradı. Ruhumda bir yerlere sinmiş
sözcükleri. Burun diye söze başlayınca çıkıp geliverdi. Meğer ne çok şey biriktirmişim dönüp baktığımda, yansıyanlar benden aynaya. O deli özgürlük, bırakıp gitmeler, yarım kalmış onlarca projeler. İstemem eksik olsun diye, ne çok eksilmişim.
Burnu büyüklük değil bendeki tamamen burunsuzluk. Evet bayım bilemedim işte kokladığım Eylül kokusu aklımı başımdan almış. On dördün verdiği deli kan, aymazlığım bundan. Şiire, sayfalara dalmışım, karşımda boğazın incisi, gecenin parlement mavisinde yıldızlar deli gibi ıslandığım yağmurlar.
Söylesene burnum olmasa iki gözün, kaşın gamzenin ne hükmü var? Koklayamazsan toprağın kokusunu, nebatın çiçeğin rahiyasını, hayatın ne anlamı var? Şöyle bir sümküremiyorsan içini dolduğunda gözlerin, sızlamıyorsa burun direğin, hükmün mü var?
Şöyle bir kaldırdığımda burnumu, iki yana salladığımda anlamıyorsan, sen ben değilsin bayım. Bendeki bu burunsuzluk sendeki umarsızlık. Oysa öyle değildi, ilk burnum değmişti burnuna, ruhunun kokusunda erimişti. Sahi sonrakiler istemem eksik olsun, edimsizlikti.
Geçmişin kokusunu duymak istemediğimden olsa gerek. Öyle çok sızlamış ki burun direğim dayanamamış düşüvermiş burnum. Mesele değil artık benim için biliyor musun, öyle derin koklamışım ki alemi cihanı, ademi tarikatı. Gerek kalmadı ona. İstemem eksik olsun, burunsuzda yeterim ben bu dünyaya.
Nurten Yurt