Benim Adım ... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Images

BENİM ADIM ...

 Sözcüklerinin büyüsüne kapılarak rahiyamı bıraktım tüm sayfalara. Kaybolan rüyamın peşinde, her


uyandığım sabah aynı soruyu sordum kendime. Kimim Allah aşkına ben? Şehrin gizli dehlizlerinde, kara zindanlarında ürpererek dolaştım. Alaaddinin dumanında kaybolmamak için yeşil kalemin peşine düştüm. Boğazın esrarengiz sularında çürüyen zırhın içinden sürekli beni izleyen gözden kurtulamadım bir türlü. Şehrin işaretlerini izlemek zordu, renklerimi çaldın benden. 

Bütün o zaman boyunca ben sende yaşadım. Zira zatıma mirat edindim zatını. Yetemedim bir türlü hepimiz O'nu bekliyorduk gelmedi. Hikayelerin içinde kaybolup gitti kahraman. Doğu,Batı bir yerde olup ikisi câlis âyineye girdi aks-ü âkis. Karlı gecenin aşk hikayelerinin en sadık dinleyicisiydim ben. Sırlarını kimseye ifşa etmedim. 

Gazete kupürlerini, ansiklopedilerini tek tuşa değişmedim. Hala en sadık okurunum, sayfaların arasında sere serpe yatarken ben. Katili arıyorken bütün şehir, gecekondunun damında yakalanları da cansız mankenlerin 0 beden olduklarını da söylemedim. Balmumuna sokulmuş kesik baş kimin bilirim tek söz etmedim. Gizli yüz gösterince kendini çözülecek, binlerce sır bilinecek. 

Hüznü en iyi ben bilirim oysa. Boş bir evde ne var üzülecek. Bülbül aşıkken bana sen aşktan dem vurursun. İşsiz güçsüz adamlara hikaye anlatmak seninkisi. Harflerin esrarı ve esrarın kaybı düpedüz delilik bu. Rengimi çaldın ya benden, yetmedi. Şehrin bütün itlerine işettin incecik gövdemi. 

Yediveren olmaktı muradım olmadı. Bülbülün dikenime dayayarak kalbini verdiği rengini isterim senden. Beyazıma kıydın önce, yetmedi kanıma dokundun. Oysa en sadık okurundum. Sırları ifşa etmek de ne demek? Bir türlü yetinmedin, harflerin büyüsünü bozdun. Kaf dağının gazabına uğrayacaksın çok yakında. Masumiyetim kalmadı sayende mahremiyete müze kurmak senin neyine?

Ağlama, ah lütfen ağlama. Mütevazi olmayı öğrendim deme bunca yıl sonra, kimse inanmaz sana. Karda yürüyüp aynı ayak izleriyle dönemezsin geriye unutma. Kafa seslerinle konuşmakta senin eserin. Şahsi görüş, resmi görüş neye niyet neye kısmet. Tüm sözcükler yapıştı parmaklarına unutma, bir türlü silemiyorsun. Silgi bile darılmış. Fırçalar kurumuş terebentin çözemiyor, tualler dağılmış, renkler bildiğimiz siyaha çıkıyor. 

Adada tutsak kaldın ilacı olmayan bir hastalık bu. Anka kuşunun kanat çırpışlarından başka ses duyamayacaksın yakında. Ne vardı tüm kutsallara dokunacak? Dört bir yanın deniz, tüm gemiler demir almış. Bir sandalın bile kalmamış. Vakti gelince gitmenin adını bile bilemedin. Gölgeler ülkesi seni bekliyorken gidecektin.  Sahi neden yaptın ? Sırf zevkin için beni koparıp sayfanın arasına koymayacaktın. 


Nurten Yurt