"Öykümün adı yok, anlatı olsa gerek dedi." Oysa izlek olarak kullandığı sözcük pek bir yakışırdı öyküye. Okuduğunda bunu ona sezdirmek için seçtim çıkardım koydum önüne. "Seksek taşı gibi değil mi?" " Evet o taşı öyle bir ölçüde koymalısın metne okur çizgide takılıp kalmamalı, amma bazı öykülerde tam da çizginin üstünde durmalı. "
Okuruna göre öykünün türü çoktur. Çok az sözle çok daha fazla şeyi ifade etmenin bir biçimi zamanımızda. Yeter ki sen o sözcük, mantık, dil üçgenini iyi kullan. Bırak okumayan okur utansın.
Öykü türleri o kadar çoğaldı ki günümüzde, dil bağlamında anlatı bir bütün oluşturuyorsa Öyküdür.
Deneysel bir türden bahsedeceğim size Çağrışımsallık
Geceye
Bak, gülümse, diller, dudaklar, ses, seksi, araba, hisset, apartman, divan, müzik, dans, ışıklar, içki, ıslak, kuru, yumuşak, sıkı, hızlı, yavaş, kolay, sert, bacak, diz, baldır, omuzlar, göğüsler, parmaklar, ipeksi, kaba, soluk, oturma odası, yatak odası, banyo, mutfak, bodrum, yatak, yastık, çarşaflar, duş, sigara, kahve, çorap, sutyen, elbise, gömlek, çıplak, gürültü, kapı, koca, boğuşma, öldür, giysiler, pencere”
Dick Skeen’in “Into the Night” (Geceye) adlı öyküsü
Öyküde dil bilgisi kurallarına göre oluşmuş bir cümle bile yoktur. Sözcük dizilimlerinden oluşmuş bu öyküde, art arda yazılmış kelimelerin bütününü okuduğumuzda bir öykü oluşturabiliyorsunuz. Okuyucunun oldukça etkin olduğu bu küçürek öyküde, sevgilisiyle birlikte olurken kocası tarafından yakalanan bir kadının aşk kaçamağı anlatılır. Öyküde, yer, zaman, karakterlerin açılımları ve gelişim kısımları yoktur.
Okuyucuyu etkin hale getirip metnin içindekileri bulmak, bir bütün oluşturmak için gerekli zihinsel gücü gösterebileceği bulmacamsı metinlere ihtiyaç çok daha fazladır zamanımızda.
Nurten Yurt