12. yüzyıl Türk edebiyatçılarından Yüküneli Edib Ahmet tarafından yazılmış bir eserdir.
"Gerçeklerin Eşiği” manasına gelir. Aruz ölçüsüyle yazılmış didaktik içerikli bir mesnevi türüdür. Dönemin sultanlarından Muhammed Dad Sipahsalar’a yazılmış dini ve ahlaki içerikli bir mesnevidir. Kur’an-ı Kerim’den sonra insanlara İslamiyet’i anlatan bir eserdir.
1906 yılına kadar varlığı bilinmezken tesadüf eseri bu yıl Ayasofya Kütüphanesi’nde çalışmalar yapan Necip Asım tarafından bulunmuş ve edebiyat camiasına sunulmuştur. Şekil olarak incelenirse beyitlerin “aaba” olarak şekillendiğini, dörtlükler halinde, mesnevi türünde yazıldığını görürüz. Konu olarak bakacak olursak büyük hırsın, ahlak yoksunluğunun, cehaletin ve kibrin ne kadar kötü duygular olduğunu vurgulamış; iyiliği, alçakgönüllülüğü, bilginin gücünü ve hoşgörünün önemini belirtir. Asıl metnin dörtlüklerle söylenmiş olması yazarının milli şiir zevkini sürdürdüğünün göstergesidir. Dil bakımından Kutadgu Bilig'e göre Atabetü'l-Hakayıkta Arapça, Farsça kelime sayısı daha fazladır. Bu durum eserin dini içeriğiyle ilgilidir. Ancak, halka hitap eden eserde konu ve düşünce kurgusu daha basittir.
Atabetü 'l-Hakâyık’ın sonuna eklenmiş olan manzum parçalar, eserin 15. yüzyılda bile yazarına saygı duyularak okunan ve yararlanılan bir kitap olduğunun kanıtıdır. Eserin sonunda, Emir Seyfeddin tarafından yazılmış olan dörtlükle Emir-i Kebir Arslan Hoca Tarhan'ın manzumesi, Edip Ahmed'i takdir amacıyla kaleme alınmıştır. Bu manzumeleri yazmış olan her iki emir de Timur dönemi emirlerindendir. Övgü olarak kabul edebileceğimiz bu manzumelerde Edip Ahmed'in anadan doğma kör olduğu belirtilir ve eseriyle kazandığı saygıdan, gördüğü ilgiden söz edilir.
Atabetü'l-Hakâyık, Necip Asım (Yazıksız) tarafından Ayasofya Kütüphanesi'nde bulunarak 1906 yılında bilim dünyasına tanıtılmıştır. Necip Asım, hem Uygur hem de Arap harfleriyle yazılmış olan bu nüshayı 1918'de İstanbul'da bastırmıştır. Daha sonra N. Asım yine Ayasofya Kütüphanesi'nde bulunan bir başka nüsha daha bulmuştur. Kitabın ayrıca İstanbul Topkapı Sarayı Kütüphane 'sinde Arap harfleriyle yazılmış bir nüshası daha vardır. Reşid Rahmeti Arat, hem Uygur, hem Arap, yalnızca Uygur ve yalnızca Arap harflariyle yazılmış olan söz konusu üç nüshayı karşılaştırarak 1951 yılında edisyon kritikli metin halinde TDK yayınlan arasında çıkartmıştır. Bu kitapta eserin Türkçe çevirisinin yanı sıra Atabetü'l-Hakâyık nüshalarını tanıtan ve eser üzerinde yapılmış araştırmaları içeren bir de önsöz bulunmaktadır. Atabetü'l-Hakâyık Batılı araştırmacılar tarafından da incelenmiş olup eser üzerinde en ciddi çalışma Jean Deny tarafından yapılmıştır. Eserle, Polonyalı Kovalski de ilgilenmiştir. En uzun beyitleri yazmıştır.
Nurten Yurt
0 yorum :