Ben pazarları severdim. Patateslerin Adapazarlı, semizin kelime anlamında, çocukların çocuk olduğu zamanlarda. Pazarda tezgahta, yaz elması dolduruyorum torbaya. Tezgahın diğer tarafında on yaşlarındaki çocuk,Taha umutla soruyor babasına. "Baba yarın beni okula almaya gelecek misin" Baba bir taraftan elma tartıyor, sert bir sesle yanıtlıyor."Belediye'de işim var gelemem" Taha'nın suratı, yaz elmasının sapındaki yaprak misali, sözcükleri yuvarlanıyor tezgaha "Ben geldim ama"
Elmaları doldururken torbaya Taha'nın sözcükleri de karışmış araya, pazar tezgahları boyunca pek bir ağır geldi bana. Pazardaki Mürdüm gözlü çocuğu görüyorum. Tezgahı olmayan yola serilmiş kasaların arasında müşterilere hizmet için yarışan. Baba kükredi mi, mürdüm lerine kırağı yağan, belindeki cepli beze ellerini sokup dertop olan.
Eylül'de bir başka kokardı pazarlar, korku ve umutsuzluk kokusunu koklamaktan, ağır geliyor elimdeki torbalar. Çocuklar ah çocuklar ham bunlar, olmadan tezgaha karışanlar. Okulların açıldığı bu zamanlarda ya bir kitabın başında, ya da elinde kalem boş bir sayfada düşlüyorum. Tutup ellerinden sürüklemek istiyorum az ilerideki parka.
Pazar torbalarının ağırlığını, mutfakta bırakamıyorum. Elmaları boşaltırken Taha'nın sözcüklerini de doldurmuşum torbaya saçılıyor dört bir etrafa. Mürdümü kırağılı çocuğun bakışlarının acısını toplayıp koyuyorum tezgaha.
Nurten Yurt
0 yorum :