Neden kara kitap? Neden okunamıyor? Üzerine yazılmış eleştiriler, yazılar, kitaplar inan anılmazdı. Neler söylenmedi bu kitap için, anlaşılamaması, kullanılan dilin Türkçeye uymadığı. Yazar, basit edebiyat diliyle yazmadığını “ Bu yavan dile karşı çıkmadan, denemelere girişmeden, tehlikeler, sakatlıklar göze alınmadan dişe dokunur bir şey yazılabileceğini sanmıyorum. Bir elde öztürkçe sözlük, diğer elde gramer kitabı benim kitaplarım, hele Kara Kitap hiç anlaşılamaz.” dedi. Yıllar önce kitabı okuduğumda bayılmıştım. Kurgusu, dünyası, içinden hiç çıkmak istemediğim bir dünyaydı. Dünya edebiyatının şaheserlerinin Orhan Pamuğun zihninden yansımasını seyretmek inanılmazdı. Diğer taraftan tüm bu yansımanın benim şehrimin sokaklarında türlü hikâyelerle yok olduğunu izlemek kahredici olsa da. Kalemiyle Dosteyevski’nin rüyasını gerçekleştirdiği için de severim Pamuğu. “Doğu yazarken Batı yaşıyor” derdi Dostoyevski. Doğunun kayıp eserlerinin Pamuk’la Batıda buluşması bir tesadüf değildi elbette. Kara kitabın oluşması da, ülkesinde en çok satılan kitap olmasına rağmen anlaşılamaması da.
Kitabın tek cümlesi özetini taşır aynı zamanda “Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı değildir, yazı hariç” Kara kitap hayatın ta kendisidir, Katilini yazarın bile bilmediği bir cinayet romanı, Okumaktan yazmaya geçmenin zorluklarını çeken bir kahraman, kaybolan karısını ararken, girdiği sokaklarda kendini kaybeden. Kendi olmak adına zihnindeki tüm yalancı peygamberleri öldürmeyi göze alacak, anlaşılamayacağını hissetse de inat ve sabırla yazacağı konu adına çıkılan bir yolculuktur.
Kitabı okuyanların birbirlerine sordukları tek şey ne hissettin olmuştur. Hissettirir kitap, okuyanların bir roman gibi başlayıp sonra tuhaf hikâyelerle girdikleri girdaplarda kalakaldıkları. Çoğu kişi yarım bırakmıştır kitabı. Uzun cümlelerden sıkılmış, kurgulanan bilmecelere takılmış, anlamlandıramamış, olduğu yerde dönüp durmuş. Birbiri üzerine kapanan sayfaların, aynı hikâyeyi farklı birinden başka bir şekliyle dinlemenin anlamsızlığından bıkmıştır. Hayat ta böyle değilmi dir? Bazen anlamsız gelse de yaşamak zorunda kalırız, tekrar karşımıza çıkar aynı bilmeceler farklı kişilerle. Şaşırır kalırız, girdaplara kapılırız çoğu zaman, tekrarlarız sürekli, ya da değiştiririz bir şeyleri. Birilerini bırakıp bir diğerlerini katarız hayatımıza farklı sözcüklerle kurgulamayı deneriz. Umut yok oluverir birden anlamsızlaşır her şey hiç ummadığımız bir yerde, hiç de olmayacak dediğimiz kişi veya amacımız beliriverir.
Okuma gruplarında kitapları tartışırken sıkça söylediğim bir sözü tekrarlamak istiyorum. Okumak aynı zamanda o kitabı zihninde tekrar yazmaktır. Kimi zihinler sıkılabilir, yazarın üslubunu beğenmeyebilir. İlle de anlam aramakla zaman kaybedip kitabın dünyasına giremeyebilir. Oysa korkusuzca girmeyi ve ilerlemeyi göze alabilse başta anlamsız gelen bu dünya biraz ilerlediğinde kendi kendine şekillenip anlaşılabilir bir hal alacaktır. Pamuk bunu bazı bölümlerde yaptırmıştır özellikle, dur ve hayal et der. Bu bölümde kızmıştım ona okuyucuyu aptal yerine koyuyor diye, başka türlü nasıl okunur ki roman, kimi zaman hırslanmış öfkelenmiştim. En çok da Boğazın sularının çekildiği zaman adlı ikinci bölümü hiç sevmedim diyebilirim, yıllar sonra Venediğin kanallarını anlattığı yazıyı okuduğumda öyle acıttı ki içimi. İnsan kendi doğduğu şehrin boğazını böyle hayal edip, şu an yaşadığı şehri bu sözcüklerle nasıl ifade edebilir diye. Artık anlıyorum, yapmak istediğini fark ettiğimde hak veriyorum ona, zihninde ki hikâyelere.
Yaşadığım şehrin kaderini yazdığı hissinden kurtulamıyorum, Kara Kitap yirmi dört yıl önce basılmış olmasına rağmen bu gün okuyanların, hala aynı şehrin, daha da çoğalmış girdaplarında farklı hikâyelerin türevleriyle uğraştığını gayet net göreceklerine eminim. Belki de bu yüzden Kara kitabın Sırlarını fısıldamaya karar verdi.
Kara Kitabı okumak, üç boyutlu sözcüklerle yol almak demektir, yazarın zihninin özellikle oluşturduğu bilmeceleri çözmek, bazen yok olmak, sözcüklere tutunarak yolu bulmak, bulduklarınızla şaşırmak, ters köşeye düşüp girdaplara kapılmak, okumanın ve yazının zevkini tatmaktır. Sözcüklerle büyülü bir resim vardır görmesini beceren zihinler için.
Nurten Yurt
0 yorum :