Images

O zamanlar



Biberon um vardı elimden düşmeyen cam bir şişe ve ona takılan kauççuk emzik. O zamanlar balık yediğimizde süt içmek için aradan dört saat geçmesi gerekirdi. Düşünün balıkların taşıdığı proteini ya da süt lerin gerçekçiliğini, aynı anda yersek protein fazlalığından zehirlenip hastanelik olabilirdiniz. biberondaki sütü içme zamanı bir türlü gelmezdi, ya da annem biberonu bırakmam için özellikle uzatırdı o zamanı.Yatağın üstünde tepinip biberon um diye tutturduğum kareler kalmış aklımda, bir de biberon memesi yüzünden olması muhtemel ön dişlerimin birbirine değmediği çene yapım. Annem kabus gibi anlatır bir geceyi, o zamanlar elektrikler çok sık kesilirmiş. O geceler den birinde komşu ile sohbete dalmış, İlhami benzeri bir kedimiz varmış, benim biberon memesini parçalamış. Bir buçuk yaşlarında beni susturamayınca memeyi kaynatıp iplikle dikmeyi bile denemiş de kandıramamış. Bir iki çekip iplikleri hisseden damağımdan basarmışım yaygarayı. Nasıl bıraktım o biberonu hatırlayamadım, bıraktır ana bir sorayım ileride yazarım.İlk harcadığım parayı hatırlayamadım, ama taşıdığım ilk para kalmış aklımda. O zamanlar Çamlıca'da büyük bahçeler, mandıralar vardı. Ganime Teyzenin ahırında yirmi altı ineği iki boğası yaşardı mesela. Hazır yem yoktu, yulaf vardı hatırladığım, birkaç tahıl daha hatırlamadığım. Birde bahçede ki taze otlar bahardan mandıra sahiplerine satılır, zamanı geldiğinde biçilir, kurutulur kışın hayvanlara verilmek üzere yığınlanırdı. Sarayın bahçesinin otunu o bahar Ganime teyze almıştı tutarın yarısını ödemişti. Fakat kesim zamanı gelince kesip yığınlayacak adam bulamadığından olsa vazgeçmiş, parayı geri istemiş. Babamın bana verip bunu hemen Ganime teyzene götür, dediği para, o zamanlar hatırı sayılır bir miktardı. Yedi yaşında bir çocuğa emanet edilip, o ıssız yerlerden geçerek gitmemin tehlikeli olacağını annemin babamla girdiği münakaşadan hatırlıyorum. Babam ne yapsın sene yetmişler, ne internet var, ne de banka havalesi. Ben çita misali onlardan hızlı, kendi de gidemez, kızmış sözünden caydı diye Ganime Teyzeye. Tembihleyip gönderdikleri kalmış aklımda, hızla koşuyorum, para mendile sarılmış avucumda biraz tedirginim ama karşıma bir yabancı çıkarsa diye de nasıl yakalayacak ki beni bu süratle. Ayağımı pergel gibi açıp adeta uçuyorum yokuş aşağı, tam havadayken görüyorum onu yere bastığım da farkına varıyorum ama durmuyor devam ediyorum koşmaya. Taşlık çalılık alanda öğleüstü güneşlenmeye çıkmış bir yılan oldukça uzun ve kalın, renkli derisi oldukça zehirli olduğunun belirtisi. Ya üstüne basaydım kesin sokardı beni ve ben ne yapardım, zehir vücudumu etkileyen kadar parayı yerine ulaştırabilir miydim? Düşüp kalırsam parayı birileri görüp çalar mıydı? tüm bunları düşünürken çok sürat yapmıştım her haldeki Ganime Teyzenin bahçesine ulaşmıştım kanter içinde. Parayı ona teslim edip bir an evvel dönerken,yokuş yukarı çıkıyordum. Görevini tüm güçlüklere rağmen yerine getirmiş Çiko ifadesiyle kendinden emin gerine gerine..

0 yorum :