Odaya girip kızın giysilerini uzatarak, "gece bu kadar gitsen iyi olur" dedi. Kız giyinirken ağız dolusu küfürler yağdırıyordu. Dixon alışıktı, böyle gecelere, ne zaman sevişeceği kadın azıp kendini kaybetse, annesi gelirdi aklına, hiç bir şey yapamazdı. Zamanla üstesinden gelmişti ya, gençken bok gibi hissederdi kendini, sokağa çıkar dövüşürdü. Üç kere burnu kırılmıştı sokaklarda, kırdığı burun ve çeneleri ise hatırlamıyordu. Karanlık sokaklarda kusmuk ve kan gölünün üstünde saatlerce yatar, şansı varsa polis yada birileri hastaneye götürürdü onu. Yedi yıl önce kalabalık bir gruba saldırmış, öldüresiye dayak yemişti, günlerce kendine gelemeyip ölümün kıyısından dönmüştü. Hastanenin psikiyatrisine iki yıl boyunca devam etmiş, sayısız terapilere katılmış, öfkesini kontrol etmeyi öğrenmişti.
Oliver'la da terapilerden birinde tanışmıştı. Dövme dükkanında ona yardım ederek başlamıştı, sonraları işi sevmeye başlamıştı. Dövme yaparken zevk alıyordu, özellikle kadınların vücudu üzerinde oynamak farklı duygulara neden oluyordu. Oliver geçen yıl hastalanmış, ölmeden önce dükkanı ve bankadaki bir miktar parayı ona bırakmıştı. Dükkanın üzerindeki dairede ona aitti, yıllardır sakin bir hayat sürüyordu. Bu tek düze hayatında ara sıra barlarda tanıştığı, yada sokaklardaki kadınlarla tek gecelik ilişkiler haricinde kimse yoktu.
Böyle yaşamak onun da işine geliyordu, Lise'de Basket takımı da geçmişte kalmıştı tıpkı annesi gibi. Hayatındaki tek zevkli olay şu oyun olmuştu, kazansa da kaybetse de farklılaşıyordu adeta..
0 yorum :