Bilgisayarın başında ekranı tararken, sözcüklerin arasından toprak ve sıcak çam kokusu gelince burnuma dayanamadım. Ormanın hemen yanındaki parka çıktım, hazanda dayanamamış salmıştı gözyaşlarını. Islak toprak ve ferahlamış çam kokuları çektim içime. Ormanın yanı başında yürürken Nazımın dizeleri geldi aklıma "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dizelerini düşünürken, orman sayfalarını açtı bana "oku" dedi.
Çam ağacına sarılmıştı sarmaşık, delicesine tutkuyla, varamayacağı yerlere varmıştı onun sayesinde, ormanın sıklığından ulaşamadığı güneşe ulaşmıştı ya. Çam sararıp solmaya başlamıştı, sarmaşığın kökleri ve yapraklarıyla kaplı bedeninde kendi soymuğundan, sakızından eser kalmamıştı. Kendi varlığını sürdüremeyen çam yaşamaktan vazgeçip ölümü seçmişti. Bakımsız orman kendi kendini yenilemeyen bir hale gelmişti, fırlatılmış pet şişeleri arasına biri astım ilacı tüpü bile atmıştı da nefes almakta zorlandığında onu kullanır her hal.